Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İmparatorluk Öncesi Osmanlı

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:55 pm

Pervâneoğulları Beyliği
Selçukoğullarına bağlı idi. 1277'de Muineddin Mehmed Bey tarafından kuruldu. Mehmed Bey saray nazırı demek olan Pervane ünvanı ile anıldığı için beyliğe bu ad verildi. Sinop ve çevresine hükmediyordu. Selçukoğlu Gazi Bey Sinopu işgal edince bu beyliğe son verildi.
Abaka Han'ın 1277'de Muîneddîn Süleymân'ı öldürmesi üzerine Mehmed Bey istiklâlini ilân etmiş ve Pervâneoğullları Beyliği'ni kurmuştu. Mehmed Bey Moğollar ile iyi geçinmekte ve onların verdiği devlet işlerinde de vazife görmekteydi. Fakat o Moğollara karşı bir hareketin hazırlıkları içindeyken hastalanarak öldü (1297). Bundan sonra Muîneddîn Süleymân'ın bir torunu Mes'ûd Bey'i Sinop hâkimi olarak görüyoruz.
Mesûd Bey, devletinin hudutlarını genişleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi. Sinop'ta bir Ceneviz kolonisi bulunuyordu. Bundan istifade ederek Mesûd'u esir alarak Kefe'ye ***ürdüler. Mesûd Bey çok ağır bir kurtuluş akçası vererek kurtulmağa muvaffak oldu (1298).
Yerine geçen oğlu Gazî Çelebi donanmasıyla başarılı askerî harekâta girişti. Öteki Trabzon Rum Devleti ile anlaşarak 1313 yılında Kırım sahillerine ve Kefe'ye bir sefer yaptı. Kefe yakınında bir Ceneviz donanmasını ağır bir yenilgiye uğrattı.
1319 yılında, bu kez Trabzon'a karşı hücuma geçti. Daha sonra Sinop'a girmek isteyen Cenevizliler onun kuvvetleri karşısında perişan oldular (1322). Gazî Çelebi erkek evladı olmadığı için son yıllarından Candaroğullarından Süleymân Paşa'nın hâkimiyetini tanımıştı. Ölümünden sonra Pervâneoğulları Beyiği, Candaroğulları topraklarına katıldı (1322).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:55 pm

Menteşeoğulları Beyliği
Selçukluların uç beyliği olarak Menteşe Bey tarafından 1300'de kuruldu. Muğla, Kaş, Fenike, Bozdoğan, Çine, Tavas, Çameli, Acıpayam, ile Aydın ve Denizli illerinin güneyinde hüküm sürdü.Menteşeoğulları Beyliği'nin, Eğe Denizi'nde kuvvetli bir donanması vardı. Selçukoğullarına ve İlhanlılara tabi oldu, fakat Osmanlılarla mücadele edemeyerek 1424'de bir Osmanlı eyaleti haline geldi.
Menteşe Beyliği'ni deniz yoluyla bu havaliye gelen ve içeri doğru girerek sahil ile Denizli arasına yerleşen Türkmenler kurmuşlardı. Muğla vilayeti (Karia) 1261'den sonra sahilden itibaren Türklerin akınlarıyla karşılaştı. Menteşe idaresindeki Türkler 1282'de Güzelhisar ile Sultanhisar'ı zabtetmişlerdi. İlhanlı hüküdarı Geyhütû 1291'de Karaman, Eşref ve Menteşoğullarına karşı bir tedîb seferi düzenlemişti. Daha sonra Türkler Karia'ya tamamen hâkim oldular.
Bu beyliğin emîrlerinden Mes'ûd Bey 1300'de Rodos adasının önemli bir kısmını elde etmişse de, Hospitaliers Şövalyeleri adaya tamamen hâkim olmayı başarmışlardı (1308). Mes'ûd Bey'in adayı geri almak için giriştiği çabalar ise sonuçsuz kaldı. Şücâeddîn Orhan Bey'in 1320 yılından itibaren şövalyelerden Rodos'u almak için giriştiği mücadelelerde muvaffak olamadı.Venedikliler kendilerine karşı harekâta hazırlanın İbrâhîm Bey'i donanmaları ile tehdit etmişler ve 1352-55 yılları arasında Girid Dukası vasıtasıyla yapılan bir anlaşma sonucu silâhsızlaşmaya zorlanmışlardı.
İbrâhîm Bey'in 1360 yıllarından önce öldüğü tahmin ediliyor. Onun ölümünden sonra üç oğlu da beyliğin bir parçasında hüküm sürmeye başladılar. Gazî unvanı ile anılan Ahmed Bey'in Rodos'la Kıbrıs arasında sefer yapan gemilere karşı harekâtı üzerine (1365'de Kıbrıs) donanması Aydın ve Menteşe sahillerini tehdit etmiş, fakat Venediklilerin araya girmesiyle barış yapılmıştı.Daha sonra Sultan Yıldırım Bayezid, Menteşe sahillerini Balat'a kadar zabtetti. Diğer yerlerde hüküm sürmeğe devam ettiği anlaşılan Ahmed Gazî 793/1391 yılında öldü. Ondan sonra beyliğin başına geçen Mehmed Bey, Osmanlıların yeni bir hareketi karşısında, Candaroğlu İsfendiyar Bey'in yanına kaçmıştı. Bu suretle Menteşe toprakları Osmanlılar tarafından zabtedildi.
Menteşe Bey, Elbistan Bey'in oğlu ve Kuru (veya Kara) Bey'in torunudur. Yerine oğlu Mesud Bey geçmiştir. Kızı, Aydın Fâtihi Şaşa Bey'le evlenmiş, diğer oğlu Kirman Bey, Finike beyi olmuştur. Kirman Bey'in oğlu Zevan Bey'dir. Mesud Bey'in yerine oğlu Orhan Bey geçmiştir. Diğer oğlu İbrahim Bey'dir. Orhan Bey'in yerine oğlu İbrahim Bey tahta oturmuş, kızı, Aydınoğlu Süleyman Şâh Bey'le evlenmiştir. İbrahim Bey'den sonra büyük oğlu Mehmed Bey hükümdar olmuştur. Bu zat, başkenti Beçin'den Balat'a ***ürmüştür. Kardeşi Ahmed Bey, Beçin beyi olmuştur. Diğer kardeş de 1370 yıllarında ölen Musa Bey'dir. Mehmed Bey, Yıldırım tarafından tahtından mahrum edilmiş, Gazi Ahmed Bey'in ölümü üzerine Beçin de Osmanlı birliğine katılmıştır.
Ankara Savaşından sonra Mehmed Bey, tekrar hükümdar olmuş, az sonra yerine oğlu İlyas Bey geçmiştir. Kızı, Aydınoğlu II. Umur Bey'le evlenmiştir. Diğer oğlu Gıyâseddin Mahmud Bey, 1392 sıralarında ölmüş, kızı Fatma Hatun'dan Umur Paşa ve Sultan Paşa Hatunlar adlarındaki kız torunları olmuştur. İlyas Bey, Çelebi Sultan Mehmed'e tabî olduktan sonra ölmüş, yerine oğlu Leys Bey geçmiştir. Diğer çocukları 1420'de ölen Fatma Hatun, Hüseyin Paşa Hatun, Sultan Paşa Hatun, 1425 yıllarında ölen Ahmed Bey'dir. Ahmed Bey'in oğlu, 1455 yıllarında ölen İlyas Bey'dir.
1425 yılında veya bir yıl önce veya sonra devlet, tamamen Osmanlılar'a geçmiş, Menteşe Sancakbeyliğini teşkil eylemiştir.Osmanlı şehzâdeleri arasındaki saltanat kavgalarında Çelebi Mehmed aleyhine yapılan ittifaka girdi. Fakat müttefiklerin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine, İlyas Bey onun hâkimiyetini tanımak zonurda kalmıştı (1414). Aynı yıl içinde o tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girerek hâkimiyetini kaybetti. İlyas Bey'in ölümünden sonra bir ara iki oğlu beyliğin başına geçmeye muvaffak oldular. Sultan II. Murad 1424'de Menteşe Beyliği topraklarını zabtederek bu iki kardeşi yakaladı ve hapsetti. Böylece bu beylik sona eriyordu.
Menteşeoğulları memleketlerini câmi, medrese ve imâret gibi mimârî eserler ile süslemişler ve edebî şahsiyetleri himâye ederek kendi adlarına bazı eserleri Türkçe'ye çevirtmişlerdi. Kendi zamanlarında Milas'da Hacı İlyas Câmii ve Milas Ulu Câmii, Balat (Milet) Ulu Câmii ve Peçin'deki Ahmed Gazî medresesi bugüne kadar varlığını korumuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:56 pm

Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği
Beyliğin kurucusu Demir Yaman Candar Bey, Oğuzların Kayı boyundandır. Beyliğin 8. beyi İsfendiyar Bey'den sonra (1392'den itibaren) itibaren hanedan İsfendiyaroğulları olarak anılmıştır. Beyliğin asıl adı Cândâroğulları Beyliği'dir. Fakat sonradan hanedana son hükümdarlarına göre Kızıl-Ahmedlular diyen tarihçiler de vardır.
Candaroğulları, devamlılık ve Osmanlılar'la son derece sıkı münasebetleri bakımından mühim bir beylik kurmuşlardır.1291-1461 arasında 170 yıl sürmüştür. Karamanoğulları'ndan sonra, Dulkadıroğulları ile beraber en devamlı Türkmen beyliği Candarlılar'dır. 1308'e kadar Selçuklular'a, 1335'e kadar İlhanlılar'a tabî olan Candaroğulları, bu tarihten 1383'e kadar 49 yıl istiklâl kazanmışlar, 1383'te Osmanoğlu I. Murad'a tabî olmuşlardır. 1392'den 1402 ye kadar 10 yıl, alelade Osmanlı valisi durumuna düşmüşler, Ankara felâketinden sonra tekrar istiklâl kazanmışlar, fakat 1413'te tekrar Osmanlı tâbiiyetine girmişler, 1417'de ve sonraki yıllarda bu tâbiiyet bağları gittikçe artmıştır.
1459-1461 arasında gene Osmanlı valisi vaziyetinde kalmışlardır. Osmanoğulları ile Candaroğulları'nın kanı o derece karışmıştır ki, Candaroğulları, nadiren Osmanlılar'a muhalif bir siyaset takip edebilmişler, ekseriya onlarla müttefiken hareket etmişler, birçok Candaroğlu doğrudan doğruya Osmanlı hizmetine girmiştir.
Beylik, Kastamonu, Sinop, Samsun, Çankırı, Zonguldak vilayetlerinde hüküm sürüyordu. Osmanlı sarayı ile sıkı bir akrabalık bağı kurmuşlardı. 1461'de Osmanlı Devleti'ne bağlandı.Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddîn Mes'ûd, taht mücâdeleleri sırasında Çobanoğullarının karıştığı bir savaşta esir düşmüş, fakat sonra kurtarılmıştı (1292). Sultan Mes'ûd, kurtarılması sırasında yararlığı görülen Şemseddîn Demir Yaman Candâr'a Kastamonu ve havalisini vermiş ve böylece bu beyliği kurulmuştu.
Ama bu hibe işe yaramadı çünkü bu sırada Çobanoğullarından Hüsâmeddîn Bey Kastamonu'yu elinde bulunduruyordu. Şemseddîn Yaman Candâr'ın yerine geçen oğlu Süleymân Paşa âni bir baskınla Kastamonu'ya sahip oldu. Daha sonra Sinop şehri de Candaroğulları topraklarına ilhak edildi (1322). Bir süre sonra taht mücadelesi sebebiyle beyliğin ikiye ayrıldığını görüyoruz. Osmanlıların yardımı ile Süleymân-şâh 1384'den itibaren Kastamonu'ya hâkim olmuş, rakibi Celâleddîn Bayezid ise Sinop'a çekilmek zorunda kalmıştı. II. Süleymân-şâh Osmanlılar ile dost geçindiyse de, bu dostluk Yıldırım Bayezid'in ilk yıllarına kadar devam etmiştir.
Yıldırım Bayezid, Anadolu'daki Türk birliğini sağlama yolundaki çalışmaları sırasında Candaroğulları topraklarına sahip olmuş, fakat Sinop'ta Candaoğulları Beyliğini devam ettirmiştir. İsfendiyar Bey Ankara savaşından (1402) sonra Timur'un hâkimiyetini tanıdı. Bunun karşılığında da eski Candaroğulları toprakları kendisine verildi, böylece Kastamonu'ya yeniden hâkim oldu.
Osmanlı şehzâdeleri arasındaki saltanat mücadelesi sırasında, tedbirli bir politika takip ederek, her defasında bu şehzâdelerden birisini destekledi. Bu mücadele sonunda duruma hâkim olan Çelebi Mehmed ile dost geçindi. Çelebi Mehmed'e Karaman ve Eflak seferlerinde oğlu Kasım Bey idaresinde yardımcı kuvvet verdi (1417).Fakat Kasım Bey geri dönmeyerek Çelebi Mehmed'den Candaroğullarına ait bazı yerlerin kendisine verilmesini istedi. Neticede Kasım Bey bu arzusuna kavuşmuş, İsfendiyar Bey de Osmanlılara tâbi olmuştu. Ancak Sultan II. Murad Osmanlı tahtına çıktığı zaman (1421) meydana gelen karışıklıklardan istifade eden İsfendiyar Bey oldu ve Kasım Bey'in elindeki toprakları ele geçirdi.II. Murad, şehzâde isyanları bastırıp duruma hâkim olduktan sonra İsfendiyar Bey üzerine yürüdü. İsfendiyar Bey yeniden Osmanlılara tâbi oldu (1423-4) ve bundan sonra da onlarla dost geçindi.
Candaroğulları Beyliği Fatih Sultan Mehmed devrine kadar varlığını sürdürdü. Fatih Trabzon seferi dönüşünde Kastamonu ve Sinop Osmanlı topraklarına katılarak Candaroğulları Beyliği'ne son verildi (1462).Candaroğulları beyleri çeşitli eserlerle ülkelerini imâr etmişlerdi. Bu devreden Kastamonu'da İbn Neccâr Câmii ve altı yapıdan ibaret bir külliye olan İsmail Bey İmâreti en önemli eserler olarak göze çarpmaktadır. Candaroğulları beyleri sanat adamlarını da himaye etmişler ve kendi adlarına çeşitli Türkçe eserler yazdırmışlardır. Candarlılardan İsmail Bey (1443-1461) "Hulviyât-ı Şâhî" isminde büyük bir eser yazmıştır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:56 pm

Germiyanoğulları Beyliği

Batı Anadolu Türkmen hânedanlarından biri (1260-1429). Selçuklu Türkiyesi'nde, Bizans sınırının güney kesiminden sorumlu, büyük uc beyi (emîr-i kebîr = duka) idiler (kuzey kesiminde bu görevi Çobanoğuları yapıyordu). Doğuda Karaman, güneyde Hamîd, kuzeyde Osmanlı, batıda Karasi, Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri ile çevrili olan Germiyanoğulları, Karaman hariç, bu beyliklerin hepsinin başı idi. 1300'de Osmanoğulları, uc beyliğinden, büyük uc beyliğine yükselip, Germiyan nüfuzundan kurtuldular. Germiyanoğulları'nın, Ege'ye doğru Bizans topraklarını fethetmekle görevlendirdikleri uc beyleri (Karasi, Saruhan, Aydın, Menteşe) de Germiyan nüfuzundan çıktılar. Avşar boyundan olmaları muhtemel ve sünnî-hanefî olan Germiyanoğulları, Aydınoğulları üzerindeki üstünlüklerini 1328'e kadar devam ettirdiler. Bugünkü Kütahya, Uşak, Denizli ve Afyon illeri üzerindeki beylik, 44 000 km2 kadardı. 1360'a doğru 37 000 km2'ye düşmüştü. Taht şehirleri (başkentleri) Kütahya'yı 1378'de Osmanlı'ya verip daha da küçüldüler. Nihayet 1390'da, tamamen bir sancak şeklinde Osmanlı Devletine katıldılar. Ancak 1402'de Ankara bozgunundan sonra, Germiyan beyliği tekrar kuruldu. Taht şehirleri, Kula'dan gene Kütahya'ya getirildi. 1414'te Osmanlı'ya tâbi oldular. Altıncı ve sonuncu Germiyanoğlu II. Yakup Bey (1387-1390 + 1402-1429), 12 yıl Timur'un yanında yaşamıştı. Yıldırım Bayezid'in kayınbiraderi idi. Oğlu olmasına rağmen, ölümünde ülkesini Osmanlı Devletine vasiyet etti. Vasiyeti yerine getirildi. 1429 Şubatında kütahya'ya bir Osmanlı sancak beyi gönderildi. Germiyan tahtı denen Kütahya, 1451'de Ankara yerine büyük Anadolu Eyaletinin merkezi (beylerbeyi tahtı) oldu ve bu durumu XIX. asra kadar devam etti.
Germiyanoğulları zamanında Kütahya sarayı, ünlü şair ve bilginlerin bulunduğu canlı bir kültür merkezi idi (Bahâ Ali, Şeyhoğlu Mustafa, İshak Fakîh, Ahmedî ve kardeşi Hamzevî, Ahmed-i Dâî, Şeyhî vs.). Germiyanoğulları hânedanı, zamanımıza kadar gelmiştir. II. Abdülhamid Han'ın sadrazamlarından Abdurrahman Nureddin Paşa, VI. Mehmed Vahideddin Han'ın bir damadı bu hânedandandır.
Germiyanoğulları'ndan beş bey, 1276-1368 arasında, Kütahya'ya tâbi olarak, DEnizli'de beylik yapmışlardır. Bunlara İnançoğulları veya Denizli Beyleri denir. 1368'de Denizli, asıl Germiyan beyliğine katılmış ve 1390'da bir Osmanlı sancağı olmuştur.
İmparatorluk Öncesi Osmanlı User_online İmparatorluk Öncesi Osmanlı Reputation
vbrep_register("51606")
İmparatorluk Öncesi Osmanlı Report
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:57 pm

Eşrefoğulları Beyliği

Eşrefoğulları, 13. yüzyılın ikinci yarısında Beyşehir ve Seydişehir taraflarında kurulmuş bir Türk Beyliği'dir. Beyliğin kurucusu Seyfeddîn Süleyman b. Eşref, Türkiye Selçuklularının uç beyi idi. Selçuklu sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev, İlhanlı sultanı tarafından öldürülmüş 1284 ve yerine II. Gıyâseddîn Mes'ûd geçmişti.
Öldürülen sultanın annesi, iki torunu için Eşrefoğullarından yardım isteyerek Konya'ya çağırdı. Eşrefoğlu'na saltanat nâibliği verildi. Bu şehzâdeler 13 Mayıs 1285'de tahta çıkarıldı. Fakat bir ay sonra Selçuklu ordusunun gelmesi üzerine Eşrefoğulları tekrar Beyşehir bölgesine çekildiler. Daha sonra Eşrefoğulları Sultan II. Gıyâseddîn Mes'ûd ile barışmış ve Konya'ya giderek itaat arz etmişlerdir. Bu arada beyliğin merkezi ise Beyşehir olmuştu.
İlhanlı beylerbeyi Emîr Çoban'a itaat edenler arasında Eşrefoğlu Mehmed Bey de vardı (1314). Mehmed Bey'den sonra emîr olan II. Süleymân-şâh zamanında ise, uclarda bağımsızlıklarını korumağa çalışan beyliklere karşı Moğol valisi Timurtaş harekete geçti. Timurtaş, Beyşehri zabt ve yağma etmiş, II. Süleymân-şâh'ı Beyşehir gölüne attırmak suretiyle öldürtmüştür (1326). Bu suretle Eşrefoğulları Beyliği sona ermiştir.
Eşrefoğulları mimârî eserlerinden Seyfeddîn Bey'in Beyşehir'de yaptığı câmii ve mihrabı çok güzel olup, Selçuklu mimârîsinin bir devamıdır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:57 pm

Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti
Eretnaoğulları'nın veziri Kadı Burhâneddin Ahmed, onları devirip "sultan" unvanı ile Sivas'ta tahta geçmiştir. Türk tarihinin seçkin şahsiyetlerinden olan büyük âlim, şair ve devlet adamı Kadı Burhâneddin, Kayseri kadısı Şemseddin Mehmed'in, o da Kadı Sirâceddin Süleyman'ın oğludur.
Burhâneddin'in büyükbabasının büyükbabasının babası olan Sevinçoğlu Resul oğlu Mehmed, 1230'da Harzem'den Kastamonu'ya yerleşmişti. Oğuzlar'ın Salur boyundan idi. Arabça, Farsça, bilhassa büyük dîvânı ile Türkçe'de mühim bir şair olan Kadı Burhâneddin, daha çok Oğuz lehçesinin Azerî şivesini kullanmıştır, ilmî eserleri de vardır.
Dulkadıroğlu Süli Bey'in kızı ile evliydi. Süli Bey'in hem damadı, hem kayınpederiydi. Kızkardeşinin oğlu olan Şeyh Müeyyed, Kayseri valisi iken 1396'da ölmüştür. Kızlarından Habîbe Selçuk Hatun, Dulkadıroğlu Süli Bey'le evlenmiş ve 1447'de ölmüş, Mısır Hatun ise Dulkadıroğlu Mehmed Bey'le evlenmiştir. Büyük oğlu Mehmed Bey, 1391'de 11 yıllık velîahd iken ölmüştür. Annesi Dulkadır Prensesi olan küçük oğlu Alâeddin Ali Zeynelâbidin Bey, 1398'e kadar 7 yıl velîahdlık etmiş, babasından sonra birkaç hafta hükümdar olmuş, önce Dulkadır, sonra Osmanlı hizmetine girmiş, 1445'e kadar yaşamıştır.
Eretna Devleti'nde iktidarı ele geçirmek için yapılan mücadelede Kadı Burhaneddin rakiplerini öldürerek nâib oldu. Bir müddet sonra da Sivas'da sultanlığını ilân etti (1381). Kadı Burhâneddîn, hükümdarlık süresi içinde Amasya Emîrliği, Erzincan Emîrliği, Candaroğulları, Karamanoğulları ve Tâceddînoğulları ile mücadele ederek bu beylikler üzerinde nüfuz tesisine muvaffak oldu.
Memlûk Sultanı Berkûk ile Kadı Burhâneddîn arasında dostluk ancak Timur tehlikesi sebebiyle kurulabildi. Kadı Burhaneddin Akkoyunlular ile önceleri kötü olan münasebetleri ise 1386'dan sonra düzelmişti. 1389'daki Kosova savaşına kadar Osmanlılar ile onun arasındaki dostane münasebetler devam etti. Bu tarihten sonra onun batıya yayılma siyaseti ve Osmanlı nüfuz sahasını tehdide başlaması, ayrıca Tâceddînoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin tahrikleri ile iki devtet arasındaki dostluğun bozulmasına sebep olmuştu.
Neticede bu iki devlet arasında savaş kaçınılmaz oldu ve Kadı Burhaneddin öncü kuvvetleri Osmanlı öncülerini Çorumlu sahrasında ağır bir yenilgiye uğrattı (1392).
İki taraf arasındaki mücadele, Timur tehlikesi ortaya çıkınca yerini tekrar dostane münasebetlere bıraktı. Kadı Burhaneddin daha sonra Akkoyunlular ile arası açıldı. Akkoyunlulardın Karayülük Osman Bey Sivas yakınındaki savaşta, Kadı Burhaneddin ele geçirmiş ve öldürmüştü (1398).
Sivas halkı Kadı Burhaneddin'in on dört yaşında bulunan oğlu Alaeddîn Ali'yi hükümdar ilân etti. Bu sırada Timur'un Anadolu'yu istilâ tehlikesi başgösterdi. Bu tehlike karşısında devleti idare edecek kuvvetli bir şahsiyet bulunmadığından Sivas halkı şehri Yıldırım Bayezid'e teslim etti. Bu suretle Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti sona eriyordu (1398).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:57 pm

Hamidoğulları Beyliği
Batı Anadolu Türk Beyliklerinden.
Beyliğin sınırları içinde Eğridir, Uluborlu, Yalvaç, Isparta, Burdur ve Antalya bulunuyordu. Beyliğin kurucusu, Feleküddin Dündar Bey'dir ve büyükbabasının adını beyliğe vermiştir. Kuruluş yıllarında Anadolu Selçukluları tarafından Bizans sınırına yerleştirildiler. Dündar Bey, hükmü gittikçe zayıflayan anadolu Selçuklularının son zamanlarında, beyliği Göller Bölgesi'nde kurdu (1300) ve Uluborlu'yu merkez yaptı. Sonradan merkezini Eğridir'e nakletti. Adı, îmar edildikten sonra Felekâbâd olarak değiştirildi. Dündar Bey, beyliğin sınırlarını yavaş yavaş genişleterek Gölhisar, Korkuteli ve Antalya'yı idaresine aldı. Antalya çevresini, kardeşi Yunus Bey'e verdi ve böylece beylik, Eğridir ve Antalya (Tekeoğulları) olmak üzere iki kola ayrıldı. Beyliğin faal kurucusu Dündar Bey, çevresindeki Anadolu beyliklerinin bir kısmı üzerinde hâkimiyet tesis etti. İlhanlılarla olan bağlarını kuvvetlendirmek için, Anadolu'ya gelen Emîr Çoban'a tâbi olduğunu bildirdi (1314). Fakat, daha sonra Emîr Çoban'ın oğlu Demirtaş, Anadolu'daki bazı beyleri ortadan kaldırmak için savaşa başladı ve bu arada Dündar Bey'i yakaladı ve öldürdü. Antalya civarını, bu olaya kendisine yardımcı olan Yunusbeyoğlu Mahmud'a bıraktı (1324). Dündar Bey'in ölümünden sonra bir süre sessiz kalan oğullarından Hızır Bey ortaya çıktı. Babasından alınan bir kısım yerleri ele geçirdi. Mısır'daki diğer oğlu İshak Çelebi, Anadolu'ya gelerek idareyi eline aldı (1328). İshak Bey'in ölümünden sonra yerine kardeşi Mehmed Bey'in oğlu Muzafferüddin Mustafa Bey geçti. Mustafa Bey'in ölümüyle de yerini Hüsameddin İlyas Bey aldı. Komşularından Karamanoğlu Alâüddin Bey'le savaştı. Mağlup olarak, Germiyanoğlu Süleyman Şah'a sığındı. Sonra da onun yardımıyla, kaybettiği yerleri aldı. Ölümünden sonra beyliğin başına oğlu Kemalüddin Hüseyin Bey geçti. Karamanoğulları'nın saldırılarından yılarak Beyşehir, Seydişehir, Akşehir, Yalvaç ve Karaağaç'ı Osmanlı padişahı Murad Hüdâvendigâr'a seksen bin altına sattı (1374). Kendine de Isparta ve Eğridir'i bıraktı. Birinci Kosova Savaşında Osmanlılar'a yardım için oğlu Mustafa Bey'le bir ordu gönderdi.
Hamidoğullarının Antalya bölgesinde, Yunus Bey'den sonra yerine Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey, İlhanlılar'dan Demirtaş Bey'le beraber Mısır'a gitti ve orada hapsedildi (1327). Beyliğin idaresini kardeşi, Korkuteli emîri Sinâüddin Hızır Bey eline aldı. Hızır Bey, hasta olduğundan yerine Dadı Bey geçti. Daha sonra idareyi Küçük Mehmed Bey aldı. Kıbrıs kralı Petro'nun işgaline uğrayan (1361) Antalya'yı, onbir yıl sonra yeniden ele geçirdi. Mahmud Bey'in ölümünden sonra idareyi Osman Bey eline aldı. Yıldırım Bayezid, Antalya ve Teke ilini aldıktan sonra bölgeyi oğlu İsa Çelebi'ye sancak olarak verdi. Ankara Savaşı'ndan (1402) sonra Osman Bey, Antalya ve İstanos'u (Korkuteli) yeniden geri aldı ve Timur 'un hâkimiyetini tanıdı. Korkuteli'ni beyliğin merkezi yaptı. II. Murad Han'ın ilk zamanlarındaki hükümet buhranından faydalanmak isteyen Hamidoğlu Osman Bey, Karamanoğlu Mahmed II ile Antalya'yı almak istedi. Bu iş birliğini haber alan Antalya sancakbeyi Hamza Bey, âniden Korkuteli üzerine baskın yaparak Osman Bey'i öldürdü (1493). Bir süre Antalya emîri Yunus Bey'in kölesi Zekeriya'nın elinde kalan Hamidoğullarının Antalya kolu da bu tarihte sona erdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:58 pm

Ramazanoğulları Beyliği

Dulkadıroğulları gibi en son teşekkül eden ve eski Kilikya Ermeni krallığının toprakları üzerinde yerleşen bir Türkmen beyliği de Ramazanoğulları'dır. Oğuzlar'ın Yüreğir boyu beylerinden Ramazan Bey tarafından kurulan bu devlet, 1383'e kadar Elbistan'ı, sonra orasını Dulkadırlılar'a bırakarak Adana'yı merkez ittihaz eylemiştir. 1352'den 1608'e kadar 256 yıl devam etmekle beraber, son 92 yılda hanedan, Osmanlı valileri şekline geçmiştir. Bununla beraber, Anadolu Türkmen hanedanlarının en devamlılarından biri olmuştur. 1516'ya kadar sıkı şekilde Memlûklar'a tabî iken, bu tarihte Osmanlılar'a tabî olmuş, hattâ Osmanlılar'ın alelade bir sancak beyi durumuna düşmüştür. Bu hanedandan da mühim Osmanlı devlet adamları yetişmiştir.
Türkmen Beyliği tevcih edilen Ramazan'ın oğlu I. İbrâhîm Bey, Memlûklular ile yapılan mücadelede Dulkadıroğulları ile Karamanoğullarına yardım etmişti. Karamanoğulları ile ittifak yaptığı ileri sürülerek üzerine kuvvet gönderilmiş ve öldürülmüştür. Yerine geçen Şihâbeddîn Ahmed bazen Memlûklulara itaat ederek onlara yardımda bulunmuş, bazen da muhalefete geçmiştir.
1415'de, yedi aylık bir kuşatmadan sonra Tarsus'u Karamanoğullarının elinden aldı. Ayrıca Sis ve Ayas şehirlerine de hâkim olmuştu. Onun ölümünden sonra oğulları arasında taht mücadeleleri başladı. Bunlardan II. İbrâhîm, beyliğin idaresine hâkim olmayı başardı. Karamanoğulları ile birleşerek Memlûkluların eline geçmiş bulunan Tarsus'u kuşattılar. Bu hareket üzerine Memlûk Sultanı tarafından azledilerek yerine kardeşi İzzeddîn Hamza Bey tayîn edildi (1418).Daha sonra Ramazanoğulları beyliği Mehmed Bey'e verildi. Mehmed Bey'in zamanından itibaren Ramazanoğulları beyliği eski önemini kaybetmiştir.
Ramazanoğullarından Mahmûd Bey, I. Selim ile Mısır seferine iştirak etmiş ve Ridaniye savaşında ölmüştür (1517). Bu tarihlerde Ramazanoğullarının artık Osmanlıların himayesine girdiği anlaşılıyor. Mahmûd Bey'in ölümünden sonra Ramazanoğulları Beyliği Pîrî Bey'e tevcih edildi (1517-1568). O idaresi altındaki topraklarda çıkan isyanları süratle bastırmış, bir ara yurdunu bırakarak komşu eyaletlerde beylerbeylik yapmıştı. Daha sonra Kanunî Sultan Süleymân tarafından beyliğe iadesi ricasının kabûl edilmesi üzerine beyliğin başına dönmüştü. Son emîr Pîr Mansûr'un beylikten çekilmesi ile Adana doğrudan doğruya bir Osmanlı vilayeti haline geldi (1608).
Başlıca Ramazanoğulları Beyleri
Ramazan Bey'in yerine sırasıyla iki oğlu Sârimeddin İbrahim Bey ile Şihâbeddin Ahmed Bey geçmiştir. Diğer oğlu Kara Mehmed Bey, 1383'te ölmüştür. İbrahim Bey, Adana'yı almış, merkez yapmış ve aynı yıl ölmüştür. 2 oğul bırakmıştır. Ahmed Bey, 1410'da Kahire'yi ziyaret etmiştir. Yerine sırasıyla oğulları Sârimeddin II. İbrahim, İzzeddin Hamza ve I. Mehmed Beyler geçmiştir (Mehmed Bey'in, Ahmed Bey'in oğlu olduğu kat'î değildir). Diğer bir oğlunun da Ali Bey olduğu sanılmaktadır. Kızı, Memlûk sultanı Ferec'in başhatunu idi. II. İbrahim, Karamanoğlu Mehmed Bey'in damadı idi. 1415-1417'de Tarsus beyi olmuş, 1418-1426'da yalnız Adana şehrini elinde bulundurmuş, asıl beylik kardeşi Hamza Bey'e geçmiştir. 15 aralık 1427'de Kahire'de öldürülmüştür. Kardeşi Hamza Bey de, I. ve II. ibrahim Beyler gibi öldürülerek ölmüştür.
I. Mehmed Bey'in yerine oğlu olduğu sanılan Eylük Bey, onun öldürülmesinden sonra onun oğlu olduğu sanılan Dündar Bey geçmişlerdir. Mehmed Bey'in diğer oğlu İbrahim Bey'in oğlu Ömer Bey, Dündar Bey'e halef olmuştur. 1485'te Osmanlılar'a esir düşen Ömer Bey, istanbul'da ölmüştür. Yerine 1480'de Halep'te öldürülen kardeşi Dâvûd Bey'in oğulları Garseddin Halil ve Mahmud Beyler geçmişlerdir. Mahmud Bey, 1514-1516 arasında İstanbul'da yaşamıştır. Yerine geçen Ömer Bey'in oğlu Selim Bey'den sonra, Osmanlı sancakbeyi olarak tekrar Adana'ya yollanmıştır. 22 ocak 1517'de Ridâniye meydan muharebesinde, Kahire'de, Osmanlı saflarında Memlûklar'a karşı vuruşurken şehit olmuştur. Hanedan, kardeşi Halil Bey'den yürümüş ve artık Osmanlı sancakbeyleri olarak hüküm sürmüştür.
Ramazanoğulların Beyliği'nden bilhassa Halîl ve oğlu Pîrî Beyler Adana'da câmi, medrese, han ve hamam olmak üzere birçok mimârî eserler meydana getirmişlerdir. Bu eserlerden Akça Mescit, bir külliye halinde yapılmış olan Ulu Câmii ve Yağ Câmii (Eski Câmii) önemlidir. Çukurova'nın hac yolu ve aynı zamanda mühim bir ticaret yolu üzerinde bulunması, Ramazanoğulları idaresindeki bu bölgenin iktisâdî bakımdan gelişmesini sağlamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:58 pm

Dulkadıroğulları Beyliği
Büyük Anadolu Beyliklerinden biri idi. Dulkadiroğulları, Mısır'daki Türkmen Memluk devletleri arasında güçlü ve uzun ömürlü bir beylik olarak görülmüştür. Kurucusu, Dulkadıroğlu Zeyniddin Ahmed Karaca Bey'dir. Bazen Memlüklere, bazen Osmanlılara tabi olmuş, fakat en çok Osmanlılarla işbirliği yapmış ve Osmanlı sarayı ile akrabalık kurmuşlardır.
Elbistan başkent olmak üzere Maraş, Kayseri, Elazığ, Ayıntap, Malatya, Adıyaman vilayetlerinde hüküm sürdü. 1522 yılında Osmanlı topraklarına katıldı.
Dulkadırlılar Oğuzların Bozok kolundandır. Onların ilk reisi Zeyneddîn Karaca Bey, Eratna Bey'in elinden Elbistan'ı zabtetmiş ve Memlûk saltanı Melik el-Nâsır Muhammed'den nâiblik menşuru alarak Dulkadırlı Beyliği'ni kurmuştu.
Karaca Bey, zaman zaman Memlûk sultanlarına itaat, bazan da onlardan ayrılarak Haleb şehrini tehdid ediyordu. Ayrıca Sis Ermeniler ile başarılı mücadelelerde bulunmuştu. Halep taraflarında da bir çok yer zapteden Karaca Bey bu başarılarına güvenerek "Melik üz-Zâhir" unvanı ile hüküdarlığını ilân etti (1348). Ancak Memlûk Devleti'ne isyan eden Haleb valisi Bay-Buğa'yı sultana teslim etmemesi onun ortadan kaldırılmasına yol açtı. Karaca Bey'den sonra oğlu Halil Bey ve Mehmet bey Memlûklular tarafından, Elbistân valiliğine tayin edildi.
Timur'un Elbistân, Malatya ve Besni'yi alıp tahribi üzerine Mehmed Bey ona itaate mecbur oldu. Mehmed Bey Çelebi Mehmed Sultan ile iyi münasebetlerde bulundu. Buna mukabil Ramazanoğulları ve Karamanoğulları'na karşı daimî surette savaştı. Memlûklular bu hizmetine karşılık ona Kayseri şehrini verdiler.
Mehmed Bey, 1442den sonra yerine oğlu Süleymân Bey geçmişti. Süleyman Bey Osmanlılar ve Memlûklulara kız vererek akrabalık tesis etti ve bu devletlerle olan dostluğunu sürdürerek Dulkadırlı Beyliği'nin varlığını korudu. Daha sonra beyliğe zaman zaman Osmanlı ve Memlûklu Devletleri'nin müdahale ederek kendi adaylarını Dulkadırlı beyi tayin ettirmişlerdir. Alâaddin Devle Bozkurt Bey (1479-1515) Osmanlıların desteğini sağlayarak beyliğin başına geçmişti.
Ancak o da Osmanlılara cephe alınca. dört oğlu ile beraber öldürüldü. Yerine Ali bey tayin edildi. Ali Bey, Sultan I. Selim'in Mısır seferinde ve daha sonra Şam valisi Canberdi Gazâlî isyanında Osmanlılara önemli hizmetlerde bulundu, fakat kıskanç Ferhat Paşa'nın onu sultana fitnelemesi üzerine öldürüldü.
Beyliğin kurucusu Zeyneddin Karaca Ahmed Bey, Hasan Dulkadır Beyin oğlu ve Halil Bey Türkmen'in torunudur. 11 Aralık 1353'te Kahire'de seksen üç yaşlarında öldürülmüştür. Orhan Gazi ile çağdaştır. Yerine oğulları Garseddin Halil ve Şaban Süli Beyler geçmiştir. Halil Bey, doksan altı yaşlarında öldürülmüştür. Süli Bey, Kadı Burhâneddin'in kızı Habîbe Selçuk Hatun'la evlenmiştir ki, bu Hatun 1447'de ölmüştür. Karaca Bey'in diğer oğulları Sârimeddin İbrahim, İsa, Osman, Dâvûd beylerdir, Dâvûd Bey'in oğlu Tuğruk Bey'dir. İbrahim Bey, 1416'da saltanata hak iddia etmiş ve Osmanlılar'a iltica eylemiştir. 1386'da Harput beyi olmuştur.
Süli Bey'in oğlu Sadaka Bey, 30 Mayıs 1398'den 2 Eylül 1399'a kadar l sene, 3 ay, 3 gün saltanata hak iddia etmiştir. Süli Bey'in 3 kızı vardır: Büyük kızı, Râhatoğlu Alâeddin Ali Bey'le, diğeri Kadı Burhâneddin'le, küçüğü de (Devlet Hatun), Yıldırım Sultan Bâyezid'le evlenmiştir.
Süli Bey'in yerine Halil Bey'in oğlu Nâsıreddin Mehmed Bey geçmiştir. 1443'te 77 yaşında ölünceye kadar 45 yıl saltanat sürmüştür. Kadı Burhâneddin'in kızı Mısır Hatun'la ve Râhatoğlu Alâeddin Ali Bey'in kızı ile evliydi. Kardeşi Ali Bey'in oğlu Hamza Bey, 1436'da ölmüştür.
Mehmed Bey'in yerine büyük oğlu Süleyman Bey geçmiştir. 1454'te öldürülmüştür. Kardeşleri 1500'de ölen Elbistan beyi Rüstem Bey (bunun kızı Şems Hatun'dur), Dâvûd Bey, 1440 sıralarında genç ölen Feyyaz Bey'dir. 3 de kızkardeşi vardır: Emine Hatun, Çelebi Sultan Mehmed'le evlenmiştir. Bu izdivaçtan Fâtih'in babası II. Sultan Murad doğmuştur. Diğer kızı, Mısır-Suriye Türk-Memlûk İmparatoru Sultan Çakmak'la, öbürü de Memlûk emirlerinden Câne Bey Sûfî ile 1437'de evlenmiştir.
Süleyman Bey'in yerine sırasıyla 4 oğlu Melik Arslan, Şâh Budak, Şehsuvâr ve Alâuddevle Bozkurd Beyler geçmiştir. Süleyman Bey'in diğer çocukları 1516'da Osmanlılar'ın Köstendil sancakbeyi iken ölen Abdürrezzak Bey, İsa Bey, Hudâdâd Bey, Yahya Bey, Erduvâne Bey, Selmân Bey, Yûnus Bey, Moğol Bey'dir. Kızları, Sitti Hatun, 1449'da Edirne'de müstakbel Fâtih Sultan Mehmed'le evlenmiştir; esasen Fâtih'in büyük dayısının kızı olur. 1467'de Edirne'de ölmüş ve birçok hayır eseri yaptırmıştır. Şehsuvâr Bey, 1472 Ağustosunda Kahire'de ölmüş, yerine ikinci kere kardeşi Şâh Budak Bey tahta geçmiştir. Şâh Budak Bey, tahttan indirildikten sonra 1492 yıllarında ölmüştür. Oğulları 1516'da Memlûkler'in Humus valisi iken öldürülen Zeyneddin Melik Arslan Bey'le 1484'te amcası Bozkurd Bey tarafından gözlerine mil çektirilen Şâh Kubâd Bey'dir.
Bozkurd Bey, 12 Haziran 1515'te 87 yaşında ölmüştür. Bu hanedan azasının çok yaşadıkları anlaşılmaktadır. Yerine Şehsuvâr Bey'in oğlu Ali Bey geçmiştir. Paşa titri ile Osmanlılar'ın Dulkadır denen Maraş beylerbeyisi iken 1522'de oğulları Sarı Arslan, Dîvâne Veled, Üveys Beyler ile beraber öldürülmüştür. Onunla Dulkadıroğulları bitmiştir. Kardeşi Kasım Bey, Osmanlılar'ın Sultânönü yani Eskişehir sancakbeyi idi.
Yavuz'un ana tarafından büyükbabası olan Bozkurd Bey'in çocukları, Kırşehir sancakbeyi olup amcası Şâh Budak Bey tarafından 1472'de gözlerine mil çektirilen Şâhruh Bey, Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) beyi Durak Bey, Osmanlılar'ın Bozok yani Yozgat sancakbeyi olup 1514'te öldürülen Süleyman Bey, 1507'de öldürülen Erduvâne Bey, aynı yıl öldürülen Sarı Kaplan Kasım Bey, Ahmed Bey, Şah ismail Safevî'nin talip olduğu Beğli Hatun, 1506'da Memlûk emîri Kayıtmerk Bey'le evlenen bir Hatun, nihayet 1469 civarında müstakbel II. Sultan Bâyezid'le evlenip Yavuz Sultan Selim'i doğuran ve Trabzon'da Yavuz sancakbeyi iken ölen Ayşe Hatun'dur.Şâhruh Bey'in oğulları Mehmed Han, Ali ve Ahmed beylerdir. Mehmed Han Paşa, 1569'da Osmanlı beylerbeyi ve hanedan reisi olarak ölmüştür. Ali Bey de sancakbeyi olup 1536'ya doğru ölmüştür. Ali Bey'in oğlu Kara Han Bey, onun da oğlu Cafer Bey'dir. Cafer Bey, Çorum sancakbeyi idi; 1600'e doğru Kayseri'de ölmüştür.
Dulkadıroğulları:
1. Dulkadıroğlu Zeyneddin Ahmed Karaca Bey (1337-1353)
2. Garseddin Halil Bey (1386-?)
3. Şâban Süli Bey (1386-1398)
4. Nâsıreddin Mehmed Bey (1398-1443)
5. Süleyman Bey (1443-1454)
6. Melik-Arslan Bey (1454-1466)
7. Şâh-Budak Bey (1466-1468/1472-1480)
8. Şehsuvâr Bey (1468-1472)
9. Alâuddevle Bozkurd Bey (1480-1515)
10. Ali Bey (Paşa) (1515-1522)
Bundan sonra Dulkadırlı toprakları Osmanlıların bir beylerbeyliği oldu (1522).
Dulkadıroğulları başlıca merkezleri Maraş ve Elbistân olmak üzere birçok şehirlerde imâr faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bugün halen onlardan kalmış olan; Elbistan Ulu Câmii, Maraş Ulu Câmii, Maraş Hâtûniye Câmii, Dârende Ulu Câmii, Gaziantep Alâeddevle Câmii, Maraş İklime Hâtûn Mescidi, Kayseri Hâtûniye Medresesi, Maraş Taş Medrese Künbeti ve Hacı Bektaş Balım Sultan Kümbeti gibi eserler vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:58 pm

Eretna Beyliği (1327-1380)

Eratnaoğulları, İlhanlıların Anadolu'da en mühim vârisi olmuştur. Devlet, 1327-1380 arasında 53 yıl sürdü. 1327-1335 arasındaki sekiz yılda Eretna Bey, İlhanlılar'ın Anadolu umumî valisi idi. 1335'te istiklâl kazandı. Fakat 1338-1343 arasında 5 yıl Memlûkler'e tabî olmaya mecbur bulundu. Bu tarihten sonra istiklâlini devam ettirdi. Önce Sivas olan başkent, sonra Kayseri'ye nakledildi. Bütün Anadolu Türk devletleri gibi Sünnî/Hanefî mezhebinden olan Eretna devletinin kurucusu Eretna veya Ertana Bey (aslı Ertene'dir, fakat Uygur metinlerinde "Aratna" şekli de vardır), Türkmen olmayıp İlhanlı hizmetinde Uygur beylerindendir. Babası Cafer Bey de Kayseri'de ölmüştür. Eretnaoğulları ile bu suretle Anadolu'ya bir miktar Uygur Türkü de girmiştir
Devlette babadan oğula 4 hükümdar gelip geçmiş, kendilerini İlhanlılar'ın meşru halefi sayan bu hükümdarlar "sultân" unvanını takınmışlar, fakat daha çok "Bey" diye anılmışlardır. Bunlar sırasıyla Eretna, Mehmed, Ali ve II. Mehmed Beyler'dir. Eretna Bey, kızkardeşini meşhur İlhanlı kumandanı Emîr Çoban'ın oğlu Emîr Demirtaş'a vermiştir. Halası ile Karamanoğulları'nın atası Nûre-Sûfî Bey ile evliydi. Erkek kardeşi Barak Bey'in oğlu Mutahharten Bey, Yıldırım Bâyezid-Timur mücadelesinde Timur'un safında mühim rol oynamış, 1375 yıllarından 1404'e kadar takriben 29 yıl Erzincan beyi olmuştur. Mutahharten Bey, 1379 sıralarında Erzurum beyi de bulunmuştur. Erzincan 1401 Temmuzundan 28 Temmuz 1402'ye kadar l yıl Osmanoğulları'na geçmiş, Mutahharten, Timur'a sığınmıştır. Mutahharten Bey, ilk zamanlarda Bayburd beyi idi.
Bu beyliğin kurucusu Eretna, Uygur Türkleri'nden olup Moğollar'ın Anadolu valisi Timurtaş'ın maiyyetinde idi. Orta Anadolu'da XIV. yüzyıl ortalarına doğru kurulmuş olan bir beyliktirTimurtaş, Anadolu'yu istilâ ile yayılma hareketine girişmiş, fakat babası Emir Çoban'ın İlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır (1317-1335) ile arasının açılması neticesinde Mısır'a kaçmış ve yerine Eretna'yı vekil bırakmıştı (1328).Timurtaş'ın yerine Büyük şeyh Hasan Celâyirî Anadolu valisi tayin edildi. Eretna memleket işlerini iyi bildiğinden dolayı yine iş başında kaldı. Ebû Said Bahadır'ın evlât bırakmadan ölümü üzerine meydana çıkan karışıklıklardan faydalanarak Moğol ülkesinde kendisine bir yer kapmak isteyen Büyük şeyh Hasan İran'a gitmiş ve Eretna Anadolu'da onun vekili olarak kalmıştır. Daha sonra Irak'ta yerleşen Büyük Şeyh Hasan'dan ümidini kesen Eretna, Memlûk Sultanı Melik Nâsır'a (1309-1340) müracaatla onun himayesine girmiştir (1338).
Azerbaycan'da durumu kuvvetlenen Timurtaş'ın oğlu Küçük Şeyh Hasan'ın itaat teklifini Eretna kabul etmedi. Küçük şeyh Hasan Anadolu'nun doğusunu alarak beraberinde hükümdar ilân ettiği Süleyman ile Eretna'nın üzerine yürüdü. İki ordu Sivas ile Erzincan arasındaki Karanbük'de karşılaştılar. Bu savaşta Eretna galip gelmiş ve çok ganimet almıştır (1343).Eretna'nın bu savaştan sonra nüfuz ve şöhreti artmış, Alâeddîn ünvanı ile sultanlığını ilân etmiştir (1344). O, aşağı yukarı bütün Orta Anadolu'ya hâkim olmuştur. Devletin başkenti önce Sivas sonra Kayseri idi. Ülkesini gayet iyi ve âdilane surette idare etmiştir. Eretna 1352 yılında ölmüştür. Yerine onun emirlerinin aldığı kararla küçük Gıyaseddîn Mehmed hükümdar ilân edildi. Büyük oğlu Cafer muhalefete kalkıştıysa da yenilerek Mısır'a kaçtı.
Mehmed Bey genç olduğundan devlet idaresi vezir Ali şah'ın elindeydi. Çok geçmeden Ali şah isyan etti. Mehmed Memlûkler'in yardımı ile onu yendi, Ali şah savaşta öldü (1364). Ancak Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa'nın tahriki ile harekete geçen beyler Mehmed Bey'i Kayseri'de öldürdüler. Yerine küçük yaştaki oğlu Alâeddîn Ali hükümdar oldu (1365). Bu karışık durumdan faydalanan Karamanoğulları Niğde ve Aksaray'ı ele geçirdiler. Memleketteki valiler ise kendi başlarına harekete başlamışlardı. Karamanoğulları Kayseri'yi aldığı zaman Ali Bey Sivas'a kaçtı.
Eretnaoğulları devleti, en geniş şekliyle, Türkiye'nin şimdiki şu vilâyetlerini kaplıyordu: Ankara, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat, Tokat, Çorum, Amasya, Niğde, Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Samsun, Gümüşhane, Güney Giresun, Kuzey Malatya (asıl Giresun ve Malatya şehirleri dahil değil). Bu arazi, 214.000 km2 etmektedir. 1360'a doğru devlet, ancak 142.000 km2 bir yer işgal etmekteydi ve Ankara, Niğde, Kırşehir, Nevşehir, Samsun gibi birçok yerleri, Anadolu Beylikleri'ne kaptırmıştı.
Kadı Burhaneddin, şehri Karamanoğulları'ndan geri almayı başardı. Ali Bey Kadı Burhaneddîn'i vezir ilân etmesine rağmen devlet idaresinde başarılı olamadı
Ali Bey 1380 yılına kadar ismen hüküm sürdü ve bu tarihte Kazâbâd'da vebadan öldü. Yerine henüz 7 yaşındaki oğlu Mehmed hükümdar oldu. Şarkî Karahisar Valisi Kılıçarslan'ı ona naib yaptılar. Fakat bir müddet sonra Kadı Burhaneddîn, Kılıçarslan'ı öldürerek niyabeti ele aldı ve çok geçmeden de 1381'de Mehmed Bey'i tahttan uzaklaştırarak sultanlığını ilân etti ve bu suretle Eretna devleti sona erdi.Eretna Beyliği'nden Sivas Güdük Minare, Kayseri Köşk Medrese, Kayseri Sırçalı Kümbet ve Ali Cafer Kümbeti, Niğde Sungur Ağa Câmii ve kümbeti gibi eserler zamanımıza kadar gelmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:59 pm

Sâhib-Atâoğulları Beyliği
Bu beyliğin kurucusu Ebû Bekir oğlu Hüseyin oğlu Sâhib Ata Fahreddin Ali, 1266'dan 1285'e kadar 19 yıl Türkiye vezîri idi. Büyük bir devlet adamı olarak tanınmış, pek çok da hayır eseri bırakmış, ilmi ve güzel sanatları himaye eylemiştir. Sâhib Ata, hayatında Afyon'u malikâne olarak aldı. O zamana kadar "Kara Hisar" denen şehre onun adına izafeten "Karahisâr-ı Sâhib dendi. Sonra "Afyonkarahisar" olmuştur. Çünkü Anadolu'da başka "Kara Hisar"lar da vardı ki, en tanınmışı, Şebinkarahisâr'dır ve eski adı Şarkî Kara Hisar'dır.
Sâhib Ata, oğullarının niyabeti ile Afyon başkent olmak üzere çevrenin beyliğini idare etti. 1285 Kasımında Aksaray'da öldü. Oğulları Tâceddin Hüseyin ile Nusreteddin Hasan, 1276 Mayıs'ında yani babalarından önce öldürülmüşlerdi. Kızı Melike Hatun'un da adını biliyoruz. Yerine geçen torunu Şemseddin Ahmed Bey, Hasan Bey'in oğludur. Ahmed Bey, Germiyanoğlu'nun damadı idi. O da öldürülünce yerine oğulları Nusreteddin Ahmed ve Muzaffereddin Devlet beyler geçtiler. Ahmed Bey, tahttan feragat edip Kütahya'ya ana tarafından bağlı bulunduğu Germiyan Sarayı'na gitti. 1308'e kadar Türkiye Hakanlığı'nın bir parçasını teşkil eden beylik, sonuna kadar İlhanlılar'ı metbû tanımıştır. Önce bütün Afyon çevresine hâkimken, gittikçe küçülmüş, şehirle civarından ibaret kalmış, daha fazla Germiyan tesirine düşmüş, nihayet Germiyan beyliğine katılmıştır. Devlet Bey'in oğulları, Germiyanoğulları zamanında da şehirde nafiz olmuşlardır. Bazı kitaplarda Afyon'a, bu Devlet Bey'e izafeten "Kara-Hisâr-ı Devle" de denilmektedir.
Karamanoğlu Mehmed Bey ve düzmece Selçuklu şehzâdesi Siyavuş'un Konya'ya hâkim olmaları üzerine Sâhib Atâoğulları Karahisar'da asker toplayarak onlara karşı harekete geçtiler.Siyavuş ve Mehmed Bey de Akşehir istikametinde yürüdüler. Tâceddin Hüseyin ve Nusreddîn Hasan bu mücadelede öldürüldüler (1277). Bundan sonra beyliğin başına Hasan'ın oğlu Şemsedîn Mehmed geçti. Onun devrinden itibaren takriben yirmi yıl süreyle Denizli bölgesi Sâhib Atâoğulları ve Germiyanoğulları arasında bir çekişme sahası olmuştu. İlhanlı Beylerbeyi Emîr Çoban Anadolu'ya geldiği zaman itaatlerini bildiren Anadolu beylikleri arasında Sâhib Atâoğulları da bulunuyordu (1314). Bu beyliğin başında daha sonra Şemseddîn Mehmed'in oğlu Nusreteddîn Ahmed'i görüyoruz.
İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş, batı uçlarında gaza yapan Türkmenleri itaat altına almak için ilerlediği sırada Nusreteddîn Ahmed Germiyanoğullarının yanına kaçtı. Daha sonra Timurtaş'ın Mısır'a kaçmak zorunda kalması üzerine (1327) Nusreteddîn Ahmed ülkesine döndü ve Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanıdı. Onun 1342'den sonra öldüğü tahmin ediliyor. Bu tarihten sonra Sâhib-Atâoğullarının toprakları Germiyanoğulları tarafından ilhak edilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:59 pm

İnançoğulları Beyliği
İnançoğulları, Germiyanoğulları hânedânındandır. Fakat İnanç Bey'le babasının hangi Germiyan beyinin oğlu veya kardeşi olduğunu şimdilik bilmiyoruz. Bunlar o zaman "Lâdik" denen Denizli başkent olmak üzere Denizli bölgesinde hüküm sürmüşlerdir. Topraklan 8.000 km2'yi geçmemiştir. 1276'dan 1368'e kadar 92 yıl devam etmişlerdir.
Önce Selçuklu valisi, sonra 1335'e kadar İlhanlılar'a tabî olan Germiyanoğulları'na tabî olmuşlardır. "Denizli Beyleri" de denen İnançoğulları'nın ilki Ali Bey, Türkiye Hâkanlığı'nın Denizli valisi idi. Oğlu İnanç Bey ve diğer oğlu Toğan Paşa, onu makamında istihlâf etmişlerdir. Toğan Paşa'dan sonra oğlu Arslan Bey ve bunun oğlu İshak Bey, tahta çıkmışlardır.
Moğol istilâsı önünden Anadolu'ya kaçan ve yerleşen Türkmenler arasında en kuvvetlilerini Denizli (Lâdik), Honas ve Dalaman bölgesinde bulunanlar teşkil etmekteydi. Başlarında uc gazisi sıfatlarını taşıyan Mehmed Bey, kardeşi İlyas, damadı Ali Bey gibi beyler vardı. Mehmed 1261'de Sultan II. İzzeddîn Keykâvus'a karşı ayaklanmış ve ertesi yıl İlhanlı Sultanı Hûlâgû'ya (1256-1265) bağlı olarak Denizli beyliğini kurmuşlardı (1262). Daha sonra Mehmed Bey İlhanlılar tarafından mağlûp edilerek yakalandı ve öldürüldü. Ona ihanet eden Ali Bey Türkmenlerin başına geçti ve bir süre Selçuklulara tâbi olarak kaldı. Daha sonra Selçuklu Devleti'ne sadakatsizlik gösterdi ve bu da beyliği kaybetmesine sebep oldu.
Bundan sonra, Denizli bölgesinin bir süre için Sahip-Ataoğullarının eline geçtiği anlaşılıyor. Bu bakımdan İnanç Bey'in hangi tarihte beyliğin başına geçtiği kesinlikle bilinemiyor. 1314 yılında İlhanlı Beylerbeyi Emîr Çoban Anadolu'ya geldiği zaman ona itaat edenler arasında İnanç Bey de bulunuyordu. Beyliğin sonuncu emîri İshak ise ilmi ve bilginleri koruyan bir şahıstı. Lâdik (Denizli) beyliği, Denizli şehrinin Germiyanoğullarının eline geçmesi ile son bulmuştur (1368).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:59 pm

Karamanoğulları Beyliği
Türkçe'den başka dilin konuşulmasını yasaklayan Karamanoğulları, Osmanoğulları'nın en büyük rakibi idi. Anadolu'da yaklaşık 230 yıl hüküm süren bu beylik, Türkmen beyliklerinin Osmanoğulları'dan sonra en önemlisi, en kudretlisidir. Merkezi Karaman (o zamanki adı Larende) olan geniş bir bölgede, güçlü bir devlet olarak hüküm sürmüş ve Büyük Selçuklu Devleti'nin halefi, Anadolu'nun hakimi olmak için Osmanlılarla mücadele etmişlerdi. "Karaman Tacı" bir prenslik değil, bir krallık sayılmıştır.
Konya'yı yani Türkiye Hâkanlığı'nın sabık başkentini ellerinde tutan Karamanoğulları, Selçuklular'ın halefi olarak kendilerini takdim eylemişlerse de, Osmanoğulları'nın jeopolitik vaziyetinden, gazalarının yarattığı prestijden ve hükümdarlarının emsalsiz dehâsından mütevellit bulunan rekabet ve üstünlüğü karşısında, bu iddiaları hayalden öteye gidememiştir. Anadolu Birliği'ni yapmak ve Türkiye Hâkanlığı'nı yeniden inşa etmek istiyen Osmanoğulları'na en büyük güçlük çıkartanlar, Karamanoğulları'dır. Osmanlılar'ın şevket ve azametini zedelemek, mümkünse yıkmak için, Avrupa Hıristiyan devletleri ile bile ittifak akdetmişlerdir.
Karaman Türkmen Beyliği, 1250 yıllarından 1487'ye kadar takriben 237 yıl sürmüştür. Fakat son yıllar, mutlak Osmanlı hâkimiyeti altında geçmiş ve Karamanoğulları, İçel'de küçük bir toprak parçası ile iktifa eylemişlerdir. Karamanoğulları, 1308'e kadar Türkiye Hâkanlığı'nın bir parçasını meydana getirmişler ve Selçukoğulları'na tabî olmuşlardır. Hattâ Selçukoğulları'nı İlhanlı boyunduruğundan kurtarmak için millî ihtilâller çıkarmışlar ve Memlûk Türkleri tarafından desteklenmişlerdir. Karamanoğulları'nın Orta Anadolu'da prestijleri bu yüzden İlhanlı tahakkümünden bıkan Türk halk tabakaları arasında çok artmıştır.
1335'e kadar Karamanoğulları, mecbur oldukça İlhanlılar'a tabî olmuşlar, fakat bu tâbiiyet bağını koparmak için her türlü fırsatı kullanmışlardır. Bu tarihten sonra istiklâl kazanmışlarsa da, Memlûk tesiri ülkeden eksik olmamıştır. Karamanlılar, Memlûkler'in hâkimiyet sahasına doğru yayılma temayülleri gösterdikleri için, arada çatışmalar olmuştur. 1399'dan 28 temmuz 1402 ye kadar 3 yıl Karaman Beyliği, Osmanlı İmparatorluğu'na katılmış, Ankara felâketinden sonra Timur tarafından, eskisinden daha genişçe olarak diriltilmiştir. 1399'a takaddüm eden senelerde de Karamanlılar, Osmanlı nüfuz sahasına girmişler, hattâ onu metbû tanımışlardır. 1417'de Memlûkler'i metbû tanımışlar, fakat az sonra tekrar Osmanlılar'ı metbû tanımaya mecbur olmuşlardır. Bununla beraber her fırsatta Osmanlılar'a baş kaldırmaktan geri durmamışlardır.
1250 yılından 1256 yılına kadar, takriben 6 yıl Ereğli, 1256 yılından 1261'e kadar takriben 5 yıl Ermenek, Beylik başkenti olmuştur. Sonra başkent o zaman daha çok "Lârende" denen Karaman şehrine nakledilmiş, sonuna kadar bu şehirde kalmakla beraber Konya, zaman zaman, ülkenin en büyük şehri olmak haysiyetiyle taht şehri de olmuş ve bazı beyler burada oturmuşlardır.Karamanoğulları, Oğuzlar'ın Kaçar boyu beylerinden olan Ahmed Sâdeddin Bey'in oğlu Nûre Sûfî Bey'den inmişlerdir. Nûre Sûfî Bey, Eretna Bey'in halası ile evli idi.
2,5 asırlık tarihleri boyunca Karaman toprakları büyüyüp küçülmüştür. Önceleri asıl İçel'e yani Göksu'nun batısında kalan topraklara, Manavgat Çayı'nın doğusunda kalan topraklarla Alâiye'ye, Ermenek, Hadım, Bozkır, Karaman, Ereğli taraflarına hâkim olmuşlardır. Zaman zaman Konya'ya girmişlerse de, Selçukoğulları namına hareket etmiş, hükümdarlık iddia etmemişlerdir. Anadolu'da İlhanlı hâkimiyeti kalktıktan sonra Konya'yı, Ankara'ya kadar ele geçirmişlerdir. 1417'de Tarsus'u Memlûkler'e bırakmışlar, 1433'te Beyşehri'ni Osmanlılar'dan almışlar, 1437'de Kayseri'yi Osmanlılar'a vermişler, fakat Develikarahisar sonuna kadar Karamanlılarda kalmış, 1465'te Osmanlılar tarafından Akşehir, Beyşehir ve Ilgın'dan da çıkarılmışlardır.
En geniş şekliyle Karaman beyliği, bugünkü Türkiye'nin şu vilâyet ve kazalarına yayılmıştır: Konya, Niğde, Kayseri, Ankara, Nevşehir, İçel, Kırşehir vilâyetlerinin tamamı, Antalya vilâyetinin doğu yarısı. Ankara'daki Ahi Cumhuriyeti, Karaman nüfuz ve tâbiiyetinde bulunmuştur. Karamanlılar, batıya doğru Antalya, İsparta, Afyon sahalarında zaman zaman yukarıda gösterilen sınırları da aşmışlardır. Yukarıda gösterilen topraklar, 146.000 km2 tutmaktadır. Bu topraklarda o zamanlar 2 milyon nüfus olduğunu tahmin edebiliriz. 1360'a doğru olan sınırlârıyla Karaman beyliği, 100.000 km2 kadardı.
l. Mehmed Bey'in Türkçeyi Türkiye'nin Tek Resmî Lisanı Olarak İlânı (13 mayıs 1277) Karamanoğlu I. Mehmed Bey, Selçuklu Hanedanı namına Konya'da: "Bugünden sonra divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil kullanılmaması" hakkındaki mühim fermanını neşretmiştir. Bu suretle resmî devlet işlerinde kullanılan Arabça ve bilhassa Farsça'nın hâkimiyetine büyük bir darbe vurulmuştur. Osmanoğulları, Türkçe'nin mutlak hâkimiyetini XVI. asırda temin eylemişlerdir. Mehmed Bey'in fermanı, Türk kültür tarihinin mühim hâdiselerindendir. Bugün "Dil Bayramı" olarak her yıl 13 Mayısta Karaman'da uluslararası çapta kutlanmaktadır.
Ereğli'de hüküm süren devletin kurucusu Nûre Sûfî Bey, Mut'a bağlı Sinanlı yakınlarında Değirmenlik mevkiinde gömülüdür. Yerine geçen büyük oğlu ve hanedana adını veren Kerîmeddin Karaman Bey, başkenti Ermenek'e ***ürmüştür. Karaman Bey, III. Sultan Kılıç Arslan'ın kızı ile evlenmiştir. 6 kardeşini tanıyoruz: Kemâleddin Bey, Oğuz Han Bey, Timur Han Bey, Hayreddin Bey, Zeynelhac Bey ve Bunsuz Bey. Bu son ikisi, 1261'de Konya'da öldürülmüşlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 3:59 pm

Karaman Bey, 8 oğul bırakmıştır: Şemseddin Mehmed, Güneri, Bedreddin Mahmud, Kasım, Zekeriya, Tanu, Halil ve Ali beyler. Karaman Bey'in yerine I. Mehmed Bey, sonra kardeşleri Güneri ve Mahmud beyler, sonra Mehmed Bey'in oğlu Yahşi Han Bey geçmişlerdir. Mehmed, Zekeriya ve Tanu Beyler, 1283'te şehit olmuşlardır. Mahmud Bey de şehîden ölmüştür. Yahşı Han Bey, Konya'da 4 yıl saltanat sürmüş, yerine amcası Mahmud Bey'in oğulları Bedreddin I. İbrahim ve Alâeddin Halil Mirza beyler geçmişlerdir. Halil Mirza Bey, 1312-1333 arasında devletin başkumandanı idi. Ölünce yerine tekrar I. İbrahim Bey, sonra İbrahim Bey'in büyük oğlu Fahreddin Ahmed Bey, sonra ortanca oğlu Şemseddin Bey, onun öldürülmesinden sonra Mahmud Bey'in oğullarından Hacı Sûfî Burhâneddin Musa Bey, tahta geçmişlerdir.
Musa Bey, 5 sene Mut'u başkent yapıp saltanat sürmüştür; tahta geçmeden Ermenek beyi idi. Küçük kardeşi ve Mahmud Bey'in küçük oğlu, İsâ Bey'dir. Musa Bey'den sonra tahta, İbrahim Bey'in küçük oğlu Seyfeddin Süleyman Bey geçti. Amcası Musa Bey, Mut'ta saltanat sürerken, Süleyman Bey 5 sene Karaman'da beylik yapmıştı. 11 Ocak 1350'de de Eretnalılar'a esir düşmüştür. Öldürülünce yerine Halil Mirza Bey'in büyük oğlu I. Alâeddin Ali Bey geçti. Halil Mirza Bey'in diğer oğulları 1370 yıllarında ölen Seyfeddin Süleyman, Dâvûd, İshak ve Hızır Beyler'dir. Süleyman Bey'in oğlu Şeyh Hasan Bey'le İshak Bey'in oğulları Gıyâseddin ve Emîr Şâh Beyler'i de tanıyoruz. Alâeddin Ali Bey, 41 yıl süren bir saltanat devresi geçirdi. Orhan Gazi, I. Murad ve Yıldırım Bâyezid ile muasırdır. I. Murad'ın kızı ve Yıldırım'ın kızkardeşi Nefise Sultan'la evlenmiştir. 1398'de kayınbiraderi Yıldırım Bâyezid tarafından esir alınmış ve idam edilmiştir. Tahta çıkmadan önce, Konya beyi idi.
Alâeddin Ali Bey'e, Nefise Sultan'dan doğan oğlu Nâsıreddin (Gıyâseddin) II. Mehmed Bey halef oldu. Ana tarafından I. Murad'ın torunu, ikinci derecede amcası idi. 1399'dan 1402 ağustosuna kadar 3 yıl Bursa'da dayısı Yıldırım'ın yanında yaşadı. Bu yıllarda Osmanlılar, Karaman Beyliği'ni ilga etmişlerdi. II. Mehmed'in ilk beyliği 1398-1399 arasındadır. 1402'de tekrar bey oldu. 1418'de tahtı kardeşi II. Alâeddin Ali Bey'e bıraktı, fakat ertesi sene tekrar avdet etti. Daha 4 yıl tahtta kalıp Osmanlılarla yaptığı bir muharebede öldü. Yerine tekrar kardeşi II. Alâeddin Ali Bey geçti. 1411'de Bursa'ya giren bu II. Mehmed'dir. 1406'da Kırşehri yakınlarında Mâliye ovasında dayısının oğlu Çelebi Sultan Mehmed ile buluşup görüşmüştür. 1414'te Çelebi Mehmed, Konya'yı işgal etmiş, fakat boşaltmıştır. 1418'de de Memlükler, Konya'yı ve Karaman'ı işgal etmiş, II. Mehmed'i esir eylemişlerdir. Onun l yıllık son saltanat fasılası, bu esaret dolayısiyledir.
II. Alâeddin Ali Bey de, 1398-1402 arsında Bursa'da oturmuştur; daha önce Niğde beyi idi. 1418'de Kahire'ye gitmiş, Osmanlılar'a karşı Memlûk ittifakını aramıştır. I. Mehmed'in damadıdır. Kızkardeşi de Yıldırım Sultan Bâyezid ile evliydi. Bu suretle Yıldırım, II. Mehmed'in hem eniştesi, hem dayısı olur. Diğer kardeşleri Hüsâmeddin Mahmud Bey'dir. Alâeddin Ali Bey'den sonra tahta, II. Mehmed'in 2. oğlu II. İbrahim Bey geçmiştir. II. Mehmed'in büyük oğlu Mustafa Bey, 17 yıl velîahd olmuş, 1414'te Osmanlılar'a esir düşmüş, 1418'de öldürülmüştür. II. İbrahim'in diğer kardeşleri İsâ, Alâeddin Ali, Mirza ve 1471 sonunda Edirne'de ölen Karaman Beyler'dir. Mirza Bey'in oğlu Hacı Hamza Bey'in oğlu Mustafa Bey, 1501'de atalarının tahtını ele geçirmek istemiş, fakat öldürülmüştür.
İsa Bey, 1423'ten 1426'ya kadar 3 yıl tahta hak iddia etmiştir. 1426'da Kahire'de bulunmuş, 1430 sıralarında Osmanlı hizmetine girip sancakbeyi olmuş, 1437'de öldürülmüştür. Çelebi Sultan Mehmed'in damadı idi. Çelebi Sultan Mehmed, II. ibrahim Bey'le kardeşlerinin aynı zamanda ikinci derecede amcaları olur. II. İbrahim Bey de kardeşi İsa Bey gibi Çelebi Sultan Mehmed'in damadı olmuştur. Bütün bu içli, dışlı akrabalık, Osmanlı-Karaman rekabetini, hattâ düşmanlığını söndürmekten uzak kalmıştır. II. Mehmed'in kızı Karamanoğlu II. İbrahim Bey'le evlenmiştir. 40 yıl tahtta kalan II. İbrahim, Konya Kavalası'nda (Kâvele/Gâvele) ölmüştür. 1437'de kayınbiraderi II. Sultan Murad, Konya'ya gelmiştir.
II. İbrahim Bey'in son zamanlarında, yani Fâtih çağında devlet, iyice Osmanlı nüfuzuna düşmüştür. Fâtih, II. İbrahim'in bir kızı ile 1458 sıralarında evlenmiştir. II. İbrahim'in 7'si ana tarafından Osmanoğlu olan 10 oğlu vardı: İshak, Pîr Ahmed, Kasım, 1446 başlarında ölen Alâeddin, Karaman, Süleyman, Nûre Sûfî, Yâkub, Küçük Mustafa ve Mehmed Beyler. İlk üç oğlu İshak, Pîr Ahmed ve Kasım Beyler, birbirini müteâkıb tahta geçmişlerdir.
İshak Bey, 40 yıl babasının veliahdı ve tahta geçmeden Silifke beyi idi. Birkaç aylık bir saltanattan sonra Fâtih'in büyük düşmanı ve rakibi Uzun Hasan Bey'e iltica etmiştir. 1465'te Diyarbakır'da ölmüştür. Oğlu ve zevcesi, 1471'de Osmanlılar'a esir düşmüştür. Yerine geçen kardeşi Pîr Ahmed Bey, Konya'yı başkent yapıp 5 yıl saltanat sürmüştür. Otlukbeli meydan muharebesinde Fâtih'in karşısında ve Uzun Hasan'ın safında idi. Kızı Halime Hatun, 1508'de ölmüştür. Yerine geçen Kasım Bey, bir Osmanlı sancakbeyi derekesine düşmüş, saltanat yıllarının çoğu da ülkesinden uzakta, taht müddeîsi sıfatıyla geçmiştir. 1464'te o da ağabeyi İshak Bey'le beraber Uzun Hasan Padişah'a iltica etmişti. O da Otlukbeli'nde Uzun Hasan'ın safında yer almıştır. 1482-1483'te Osmanlılar'm İçel sancakbeyi olmuştur.
Kasım Bey'in yerine damadı Turgutoğlu Mahmud Bey geçmiş ve Osmanlılar'ın İçel sancakbeyi olarak 4 yıl İçel'de hüküm sürdükten sonra burada da tutunamayıp 1487'de Memlûkler'e iltica etmiş, böylece II. Sultan Bâyezid'in ilk yıllarında, Karaman meselesi tamamen kapanmış, Türkiye'nin birliği mevzuunda Osmanoğulları, büyük bir adım atmışlardır. Kasım Bey'in 3 de oğlu vardı.
"Taht-ı Karaman" denen merkezi Konya olan Karaman eyaleti yani beylerbeyiliği, önceleri en seçkin Osmanlı şehzadelerine verilmiş, bu şehzadeler "Taht-ı Karamân'a oturmuş" yani Karaman kralı olmuşlardır. Bunlar, Fâtih'in büyük oğlu ve veliahdı Şehzade Mustafa, Fâtih'in küçük oğlu Şehzade Cem, II. Bâyezid'in büyük oğlu ve velîahdi Şehzade Dâmâd Abdullah, II. Bâyezid'in oğullarından anası Karaman prensesi olan Şehzade Şehenşâh ve bunun oğlu Şehzade Mehmed-Şâh'tan ibarettir. Daha sonra Karaman eyaleti, hanedan dışından beylerbeyilere verilmiştir. İmparatorluğun sonuna kadar, Tanzimat'tan sonra Konya vilâyeti (eyaleti) denen Karaman beylerbeyiliği, aşağı yukarı tarihî Karaman beyliğinin sınırlarına tekabül ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:01 pm

Mengücekler (1118-1250)
Mengücük Gazî'nin, Malazgirt savaşına iştirak ettiği ve bu savaştan sonra Sultan Alp Arslan'ın Anadolu'yu zabtetmek için görevlendirdiği beyler arasında bulunduğu bilinmektedir. Türkmen beylerinden Mengücük, Anadolu'nun fethi sırasında Erzincan, Kemah, Divriği ve Karahisar'ı zaptetmişti. Kendisi bu çarpışmalarda şehit düştü. Oğlu İshak, 1118'de bu bölgede, babasının adını taşıyan beyliği kurdu.
İshak Bey, beyliğini korumak için Selçuklularla, Artuklu ve Danişmendli beylikleriyle mücadele etti. Fakat Artuklu Belek tarafından mağlup edildi (1120). İshak Bey 1142'de ölünce beylik ikiye ayrıldı. Oğullarından Davud, Kemah ve Erzincan'da, Süleyman ise Divriği'de kendi beyliklerini ilan ettiler.
Erzincan Kemah kolundan Fahreddîn Behrâm-şâh (1162-1225) ülkesini iyi yönetmiş, Erzincan onun zamanında önemli bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmişti. Bu sırada Mengücüklü Beyliği, Türkiye Selçukluları Devleti'ne tâbi olmuştu.
Davud Bey, Selçuklu II. Kılıçarslan tarafını tuttuğu için, ona düşman olan Danışmendli Yağıbasan tarafından 1162'de öldürüldü. Yerine geçen Fahreddin Behramşah, II. Kılıçarslan'ın damadı idi. 63 yıl hüküm sürdü ve bu süre içinde Erzincan'ı bir ticaret ve kültür merkezi haline getirdi.
Behramşah, 1125'te öldüğü zaman oğlu Davudşah, Erzincan'da öteki oğlu Mehmed, Karahisar'da oturuyor ve bu şehirleri idare ediyorlardı. Bu şehirler 1128'de I.Alaeddin Keykubat tarafından Selçuklu topraklarına katılınca, beyliğin Kemah-Erzincan Kolu ortadan kalmış oldu.
Divriği idaresini elinde tutan İshak Bey'in oğlu Süleyman ölünce, yerine oğlu Seyfeddîn Şehinşah geçti. Şehinşah Hıristiyanlarla mücadelede başarılı oldu. Selçuklu II. Kılıçarslan'a ve Sultan Süleymanşah'a bağlı kaldı. Fakat bu ailenin son beyi Melik Salih zamanında, Sultan I. Keykubat beyliğin topraklarını sınırlarına kattı ve Mengücük Beyliği sona ermiş oldu.
Divriği kolunun beylerinden Seyfeddîn Şahinşah (öl.1197) Türkiye Selçuklularına tâbi idi. Onun türbesindeki kitabeden Alp, Kutlug, Tuğrul ve Tegin gibi Türkçe unvan ve lâkablar kullandığı anlaşılıyor.
Mengücükler, bir çok sanat eserleri yaptırmışlar ve bunlardan özellikle Divriği'de bulunan bazıları zamanımıza kadar gelmiştir. Bu eserlerden birisi Divriği'deki Kale Câmii'dir ve 1180-1'de Şâhin-şâh b. Süleymân tarafından yaptırılmıştır.
Yine aynı kasabadaki meşhur Ulu Câmii de Mengücüklerden Ahmed Şâh tarafından 1228-89 yılında inşâ ettirilmiştir. Bu câmiin kapıları sanat tarihi bakımından birer şaheserdir. Ulu Câmii'n minberini ve hisarın kapılarından birini de Ahmed-şâh yaptırmıştır. Mengücüklü eserlerinden birisi de, Behrâm Şâh'ın kızı Turan Melek tarafından Ulu Camii'ye bitişik olarak yaptırılan Dârüşşifâ'dır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:01 pm

İnaloğulları Beyliği (1098-1183)
Büyük Selçuklu tahtının varisleri Tutuş ile Berkyaruk arasındaki mücadele sırasında Diyarbekir bölgesi muhtelif emîrler arasında paylaşılmıştı. Bu sırada Sadr adında bir Türk emîri de Âmid (Diyarberik)'e hâkim oldu. Bu hakimiyet Sadr'ın yerine gelen kardeşi ve bu sülâlenin kurucusu olarak kabûl edilen Türkmen emîrlerinden İnal ile (1098) devametti. Emîr İnal da çok yaşamamış ve yerini oğlu İbrâhîm almıştı. Emîr İbrâhîm, Tutuş'un ölümünden sonra ikiye ayrılan Suriye Selçukluları Devleti'nin Dımaşk koluna tâbi idi.
1098'de Haçlıların Antakya'yı kurtarmak için harekete geçen Musul emiri Kürboğa idaresindeki Selçuklu odusunda İnaloğulları da yer almıştı. Emîr İbrâhîm değişen şartlara göre Büyük Selçuklulara, Türkiye Selçuklularına ve Ermanşâhlara tâbi olmuştu.
İl-Aldı zamanında (1110-1142), Emîr Zengî ve Mardin Artuklu emîri, Timurtaş ile birleşerek Âmid'i muhasara ettilerse de, şehrin kuvvetli surları karşısında çekilmek zorunda kaldılar (1134). Emîr İl-Aldı'nın ölümünden sonra İnaloğulları Beyliği'nde Vezîr Nisanoğlu Mü'eyyeddîn ve evlâtlarının önemli bir rol oynadıkları ve yönetime hâkim olduklarını görüyoruz.
Emîr Timurtaş'ın 1151 yılında Âmid'i iki kere kuşatmasından sonra İnaloğulları ve bu emîrliği baskı altında tutan Nisanoğulları ailesi Mardin Artuklularına tâbi oldular. Hısn Keyfâ Artuklularından Nûreddîn Muhammed, Salahaddîn Eyyûbî'ye bağlanmış ve ona karşı bütün vazifelerini yerine getirmişti. Ancak Nûreddîn'in bir isteği vardı, bu da Âmid şehrine sahip olmaktı. Salahaddîn, adı geçen şehri alıp, ona vermeğe va'd etti. Salahaddîn verdiği sözü yerine getirmek için beraberinde Nûreddîn Muhammed olduğu halde Âmid üzerine yürüdü ve şehri kuşattı. Neticede 9 Mayıs 1183'de Âmid'e girerek şehri Nûreddîn Muhammed'e verdi. Böylece İnaloğulları Beyliği sona ermiş oldu.
İnaloğulları zamanında, Âmid'i iktisadî ve kültürel bakımdan çok ilerlemiş, ayrıca şehirde mühim imâr faaliyetlerinde bulunulmuştu. Emîr İl-Aldı zamanında yanan Diyarbekir Ulu Câmii'nin tekrar yapıldığını biliyoruz. Yine bu emîrin sur üzerinde de bir kitabesi vardır. İnaloğulları zamanında Âmid'de dokuma sanayî çok gelişmişti ve bu şehirde halı, kumaş ve çadır bezleri imâl ediliyordu. 1122 yılında ise Âmid'e bağlı Zü'lkarneyn ve Ergani kaleleri civarında bakır madeni bulunmuş ve işletilmeğe başlanmıştı.
Kültür ve sanatıyla iz bırakmış uzun ömürlü beyliklerden biri Artuklu Beyliği'dir. Oğuzların Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu'nun fethi sırasında büyük hizmetler görmüştü. Fakat, Tutuş'la Süleymanşah'ın arasındaki savaşta Tutuş'tan yana olarak savaşı ona kazandırmış ve Süleymanşah'ın intiharına sebep olmuştu. Tutuş, Artuk Bey'in yardımına karşılık olarak onu Kudüs valisi yapmıştı. Ölüm yılı olan 1091'e kadar bu görevde kaldı.
Artuk Bey ölünce Kudüs Fatımî'lerin eline geçti.Fakat Artuk Bey'in oğulları Sökmen ve İl-Gazi, Selçuklu hükümdarı tarafından kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey'in oğulları tarafından kurulan bu beylikler üç kol halinde gelişti.
1. Hısn Keyfâ ve Âmid,
2. Mardin ve Meyyâfârıkîn,
3. Harput'da, üç kol halinde hüküm sürmüş bir Türkmen sülâlesidir.
Artuk Bey, önce Sultan Alp Arslan'ın hizmetinde bulunmuş ve Malazgirt savaşına da iştirak etmişti 1071 Anadolu'nun Türklere açılmasında rol oynayan emîrler arasında Artuk Bey de bulunuyordu. Daha sonra Artuk Bey, Sultan Melikşâh tarafından kendisine iktâ edilen Huvân'a çekildi. Ahsâ ve Bahreyn Karmatîlerini itaat altına almak görevini başarıyla sonuçlandırdı. Artuk Bey'in bir süre sonra Sultan Melikşâh'a küskünlüğü, Suriye Selçuklu Meliki Tutuş'un hizmetine girmesine yol açtı. Tutuş da ona Kudüs ve havalisinin valisi yaptı (1085-6.
Artuk Bey, 1091 yılında bu şehirde öldü. Ancak oğulları Sökmen ve İlgazî Kudüs'ü muhafaza edemediler. Emîru'l-cüyûş Efdal kumandasındaki bir Fâtımî ordusu kırk günlük bir kuşatmadan sonra şehri aldı (1098).
Mu'îneddîn Sökmen, Cezîret-i İbn Ömer sahibi Çökürmüş tarafından kuşatılan Musul hâkim Mûsâ'nın yardımına koştu ve bu hizmetine karşılık 10.000 dinar ve Hısn Keyfâ kalesini aldı. Böylece Sökmen, Artukluların "Hısn Keyfâ ve Sökmeniyye" denilen ilk şubesini kurmuş oldu (1102). Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil önce Âmid'i sonra da Hısn Keyfâ'yı zapt ederek Artukluların Hısn Keyfâ kolunu ortadan kaldırmıştı (1231-2).
Necmeddîn İlgazî, Nisan 1105'de Bağdad şahneliğinden azledildikten sonra Mardin'e gelerek bu şehre hâkim olmuş ve burada Artukluların "Mardin veya İlgaziyye" denilen şubesini kurmuştur (1108). İlgazî yavaş yavaş bu bölgedeki Selçuklu topraklarına hâkim oldu, 1117'de Haleb'i ele geçirdi. Beraberinde Bitlis ve Erzen hâkimi Togan Arslan'ın bulunduğu 20.000 kişilik ordu ile harekete geçerek Tell Afrin savaşında Antakya persi Roger'in kumandası altındaki Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı (1119). Bunu Tell Danis'de Kral II. Baudouin'e karşı kazanılan takip etti. Selçuklu sultanı Mahmûd ise İlgazî'ye Meyyâfârıkîn şehrini iktâ etmişti (1121). Daha sonra Mardin Artukluları bazan Eyyûbîlere bazan da Tükriye Selçuklularına tâbi olarak varlığını sürdürdü. Kara Arslan el-Muzaffer (1260-1292) ise, Moğolların hâkimiyetini kabûl ederek barış yaptı.
O bu sayede hanedanın devamını sağladığı gibi Mardin şehrini de bir felaketten kurtarmıştı. Bu kolun son hükümdarı Melik el-Sâlih Mardin'i müdafaa edemeyeceğini anlayınca bu şehri Karakoyunluların reisi Kara Yûsuf'a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:01 pm

Artuklu Beyliği (1101-1409)
Kültür ve sanatıyla iz bırakmış uzun ömürlü beyliklerden biri Artuklu Beyliği'dir. Oğuzların Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu'nun fethi sırasında büyük hizmetler görmüştü. Fakat, Tutuş'la Süleymanşah'ın arasındaki savaşta Tutuş'tan yana olarak savaşı ona kazandırmış ve Süleymanşah'ın intiharına sebep olmuştu. Tutuş, Artuk Bey'in yardımına karşılık olarak onu Kudüs valisi yapmıştı. Ölüm yılı olan 1091'e kadar bu görevde kaldı.
Artuk Bey ölünce Kudüs Fatımî'lerin eline geçti.Fakat Artuk Bey'in oğulları Sökmen ve İl-Gazi, Selçuklu hükümdarı tarafından kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey'in oğulları tarafından kurulan bu beylikler üç kol halinde gelişti.
1. Hısn Keyfâ ve Âmid,
2. Mardin ve Meyyâfârıkîn,
3. Harput'da, üç kol halinde hüküm sürmüş bir Türkmen sülâlesidir.
Artuk Bey, önce Sultan Alp Arslan'ın hizmetinde bulunmuş ve Malazgirt savaşına da iştirak etmişti 1071 Anadolu'nun Türklere açılmasında rol oynayan emîrler arasında Artuk Bey de bulunuyordu. Daha sonra Artuk Bey, Sultan Melikşâh tarafından kendisine iktâ edilen Huvân'a çekildi. Ahsâ ve Bahreyn Karmatîlerini itaat altına almak görevini başarıyla sonuçlandırdı. Artuk Bey'in bir süre sonra Sultan Melikşâh'a küskünlüğü, Suriye Selçuklu Meliki Tutuş'un hizmetine girmesine yol açtı. Tutuş da ona Kudüs ve havalisinin valisi yaptı (1085-6.
Artuk Bey, 1091 yılında bu şehirde öldü. Ancak oğulları Sökmen ve İlgazî Kudüs'ü muhafaza edemediler. Emîru'l-cüyûş Efdal kumandasındaki bir Fâtımî ordusu kırk günlük bir kuşatmadan sonra şehri aldı (1098).
Mu'îneddîn Sökmen, Cezîret-i İbn Ömer sahibi Çökürmüş tarafından kuşatılan Musul hâkim Mûsâ'nın yardımına koştu ve bu hizmetine karşılık 10.000 dinar ve Hısn Keyfâ kalesini aldı. Böylece Sökmen, Artukluların "Hısn Keyfâ ve Sökmeniyye" denilen ilk şubesini kurmuş oldu (1102). Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil önce Âmid'i sonra da Hısn Keyfâ'yı zapt ederek Artukluların Hısn Keyfâ kolunu ortadan kaldırmıştı (1231-2).
Necmeddîn İlgazî, Nisan 1105'de Bağdad şahneliğinden azledildikten sonra Mardin'e gelerek bu şehre hâkim olmuş ve burada Artukluların "Mardin veya İlgaziyye" denilen şubesini kurmuştur (1108). İlgazî yavaş yavaş bu bölgedeki Selçuklu topraklarına hâkim oldu, 1117'de Haleb'i ele geçirdi. Beraberinde Bitlis ve Erzen hâkimi Togan Arslan'ın bulunduğu 20.000 kişilik ordu ile harekete geçerek Tell Afrin savaşında Antakya persi Roger'in kumandası altındaki Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı (1119). Bunu Tell Danis'de Kral II. Baudouin'e karşı kazanılan takip etti. Selçuklu sultanı Mahmûd ise İlgazî'ye Meyyâfârıkîn şehrini iktâ etmişti (1121). Daha sonra Mardin Artukluları bazan Eyyûbîlere bazan da Tükriye Selçuklularına tâbi olarak varlığını sürdürdü. Kara Arslan el-Muzaffer (1260-1292) ise, Moğolların hâkimiyetini kabûl ederek barış yaptı.
O bu sayede hanedanın devamını sağladığı gibi Mardin şehrini de bir felaketten kurtarmıştı. Bu kolun son hükümdarı Melik el-Sâlih Mardin'i müdafaa edemeyeceğini anlayınca bu şehri Karakoyunluların reisi Kara Yûsuf'a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.
Artukluların üçüncü kolu 1185 yılında Harput ve havalisinde kurulmuşsa da fazla uzun ömürlü olmamıştı.Sultan I. Alâ ed-Dîn Keykubâd 1234 yılında Harput'u zabtederek, Artukluların bu koluna son vermişti.Artuklular büyük Türkmen kitlelerine dayanan bir Türk devleti idi. Bu sebepten millî teşkilât ve ananelerini muhafaza etmişlerdi. Alp, İnanç, Kutlug gibi eski Türkçe unvanları kullanmakla da bu ananelerini koruduklarını göstermişlerdir. Artuklular devlet anlayışında eski Türk hukukuna göre devletin hanedanın ortak malı olduğu görüşün de uyguladılar. İlgazî ve Belek gibi kudretli şahsiyetlerin mevcudiyeti Artuklu Devleti'nin siyâsî birliğini sağlayabilmiş, aksi takdirde ayrı beylikler halinde hüküm sürmüşlerdir.
Artuklu hükümdarları, gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan halka adâletle hizmet etmişler, idareleri altındaki ülkelerde düzen ve emniyeti sağlamışlardı. Ayrıca ticarî ve iktisadî hayatın gelişmesine büyük ölçüde yardımcı oldular. Bu maksatla bazı şehirlerdeki ticarî vergileri kaldırmışlardır. Bu iktisadî gelişme mimarî eserlerden de anlaşılmaktadır. Artuklular, bir kısmı bugüne kadar mevcudiyetlerini koruyan, birçok mimarî eserler sözgelişi; külliyeler, câmiler, medreseler, hamamlar, köprüler, sivil ve askerî yapılar yapmışlardır. Onların devrinde mimarîde görülen gelişme sebebiyle bugün güney-doğu Anadolu bölgesinde her önemli eser Artuklulara bağlanmak istenmektedir.
Artuklu ülkesindeki Meyyâfârıkîn, Âmid ve Mardin gibi şehirler birer ilim ve kültür merkezi haline gelmişti. Bu hanedana mensup hükümdarlar ilim ve sanat adamlarını himâye etmişler, bunun neticesinde de onlar adına bazı eserler yazılmıştır.
Bu beyliğe, Ermenşahlar Beyliği, Sökmenliler Beyliği de denir. Sultan Melikşah'ın amcasının oğlu olan Kutbeddin İsmail, 1080 yılında Azerbaycan genel valiliğine tayin edilmişti. Kutbeddin İsmail'in kumandanlarından olan Sökmen, Büyük Selçuklu sultanı Melikşâh'ın amcası Yâkûtî'nin oğlu olan Kutbeddîn İsmâ'il'in gulâmı (yardımcı-hizmetli) idi. Kısa zamanda kendini göstermiş ve süratle yükselerek kumandan olmuştur. Adâleti ve iyiliği ile şöhret kazanan Sökmen, Mervânîlerden Ahlat'ta hâkim olan emîrin halka kötü davranması sonucu bu şehre davet edildi. Sökmen askerleri ile Ahlat'a gelerek, şehri teslim aldı. Burada bir hükümet yani beylik kurdu. Aileye de bundan sonra Ahlat Şahları (Ahlatşahlar) ve Ermenşahlar denildi.
Sökmen Bey, 1108'de Meryafarikin'i ele geçirdi ama onun ölümünden sonra bu şehri Artuklular aldılar (1121). Ahlatşahlar komşu beyliklerle (Artuklu, Saltuklu, Mengücek beylikleriyle ) nüfuz çekişmeleri içinde geçen sürelerde güçlerini korudular. XII. yüzyılın ikinci yarısında hakimiyet sınırlarını Kars'a kadar genişlettiler. Fakat 1207 yılında, İzzettin Balaban'ın beyliği sırasında, Eyyûbîler bu beyliğe hakim oldu.
Melik Muhammed Tapar'ın başarılı hizmetlerinden dolayı Ahlat ve Van çevresini ona iktâ etmesiyle Ahlatşâhlar Beyliği kurulmuş oldu (1100). Sökmen daha sonra Haçlılara karşı yapılan savaşlara iştirak etti ve Haçlılar üzerine tertip edilen bir sefer sırasında öldü. Bu beylik emîrlerinden II. Sökmen (1128-1185)'in çocukluk yıllarının buhranlı geçmesine rağmen, daha sonra Ermenşâhlar Devleti onun zamanında en parlak devresini yaşamıştır. Selahaddîn Eyyûbî'nin genişleme siyâseti Doğu Anadolu devletleri için bir tehlike teşkil ediyordu. II. Sökmen komşu beylerle bu tehlikeyi önlemeğe çalıştı. Diğer taraftan Artuklu İlgazi'nin ölümü üzerine (1184), yerini, küçük yaştaki oğlu Hüsâmeddîn Yavlak Arslan almıştı. II. Sökmen, Yavlak Arslan'ın dayısı olması sebebiyle Artuklu ülkesinin idaresine de karışıyordu.
Eyyûbîler ise Doğu Anadolu'daki Türk devletlerini hâkimiyetleri altına almak fikrinden vazgeçmiyorlardı. Nitekim bir süre sonra II. Sökmen'in kölelerinden İzzeddîn Balaban, beyliğin idaresini ele geçirmek isterken meydana çıkan karışıklıktan yararlanmak isteyen Meyyâfârıkîn hükümdarı Necmeddîn Eyyûb, Ahlat üzerine yürüdü. Balaban ona karşı Erzurum Melîki Tuğrul-şâh'dan yardım istedi. Bu iki hükümdar Necmeddîn'i mağlûp ettiler. Ancak Tuğrul-şâh'ın da bu ülkede gözü vardı ve bu sebeple Balaban'ı öldürdü, fakat halk onu Ahlat'a sokmayarak Melik Evhad Necmeddîn Eyyûb'u davet etti. Bu suretle Eyyûbîlerin arzuları gerçekleşmiş ve Ahlatşâhlar Beyliği ortadan kalkmış oluyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:02 pm

Ahlatşahlar Beyliği

Bu beyliğe, Ermenşahlar Beyliği, Sökmenliler Beyliği de denir. Sultan Melikşah'ın amcasının oğlu olan Kutbeddin İsmail, 1080 yılında Azerbaycan genel valiliğine tayin edilmişti. Kutbeddin İsmail'in kumandanlarından olan Sökmen, Büyük Selçuklu sultanı Melikşâh'ın amcası Yâkûtî'nin oğlu olan Kutbeddîn İsmâ'il'in gulâmı (yardımcı-hizmetli) idi. Kısa zamanda kendini göstermiş ve süratle yükselerek kumandan olmuştur. Adâleti ve iyiliği ile şöhret kazanan Sökmen, Mervânîlerden Ahlat'ta hâkim olan emîrin halka kötü davranması sonucu bu şehre davet edildi. Sökmen askerleri ile Ahlat'a gelerek, şehri teslim aldı. Burada bir hükümet yani beylik kurdu. Aileye de bundan sonra Ahlat Şahları (Ahlatşahlar) ve Ermenşahlar denildi.
Sökmen Bey, 1108'de Meryafarikin'i ele geçirdi ama onun ölümünden sonra bu şehri Artuklular aldılar (1121). Ahlatşahlar komşu beyliklerle (Artuklu, Saltuklu, Mengücek beylikleriyle ) nüfuz çekişmeleri içinde geçen sürelerde güçlerini korudular. XII. yüzyılın ikinci yarısında hakimiyet sınırlarını Kars'a kadar genişlettiler. Fakat 1207 yılında, İzzettin Balaban'ın beyliği sırasında, Eyyûbîler bu beyliğe hakim oldu.
Melik Muhammed Tapar'ın başarılı hizmetlerinden dolayı Ahlat ve Van çevresini ona iktâ etmesiyle Ahlatşâhlar Beyliği kurulmuş oldu (1100). Sökmen daha sonra Haçlılara karşı yapılan savaşlara iştirak etti ve Haçlılar üzerine tertip edilen bir sefer sırasında öldü. Bu beylik emîrlerinden II. Sökmen (1128-1185)'in çocukluk yıllarının buhranlı geçmesine rağmen, daha sonra Ermenşâhlar Devleti onun zamanında en parlak devresini yaşamıştır. Selahaddîn Eyyûbî'nin genişleme siyâseti Doğu Anadolu devletleri için bir tehlike teşkil ediyordu. II. Sökmen komşu beylerle bu tehlikeyi önlemeğe çalıştı. Diğer taraftan Artuklu İlgazi'nin ölümü üzerine (1184), yerini, küçük yaştaki oğlu Hüsâmeddîn Yavlak Arslan almıştı. II. Sökmen, Yavlak Arslan'ın dayısı olması sebebiyle Artuklu ülkesinin idaresine de karışıyordu.
Eyyûbîler ise Doğu Anadolu'daki Türk devletlerini hâkimiyetleri altına almak fikrinden vazgeçmiyorlardı. Nitekim bir süre sonra II. Sökmen'in kölelerinden İzzeddîn Balaban, beyliğin idaresini ele geçirmek isterken meydana çıkan karışıklıktan yararlanmak isteyen Meyyâfârıkîn hükümdarı Necmeddîn Eyyûb, Ahlat üzerine yürüdü. Balaban ona karşı Erzurum Melîki Tuğrul-şâh'dan yardım istedi. Bu iki hükümdar Necmeddîn'i mağlûp ettiler. Ancak Tuğrul-şâh'ın da bu ülkede gözü vardı ve bu sebeple Balaban'ı öldürdü, fakat halk onu Ahlat'a sokmayarak Melik Evhad Necmeddîn Eyyûb'u davet etti. Bu suretle Eyyûbîlerin arzuları gerçekleşmiş ve Ahlatşâhlar Beyliği ortadan kalkmış oluyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:02 pm

Saltuklu Beyliği (1092-1202)

Selçuklu fetihleri arasında Doğu Anadolu'da kurulan Türk devletlerinden birisi Saltuklular'dır. Anadolu'nun fethinde görev alan kumandanlardan Ebul Kasım, Erzurum dolaylarını ele geçirmiş ve Sultan Alparslan onu bu bölgenin beyliğine tayin etmişti. Ebul Kasım 1102'de ölünce yerine oğlu Ali geçti ve Bey oldu. Ali'den sonra Bey olan İzzeddin Saltuk bu hanedanın en güçlü beyi oldu ve beylik onun adı ile yani "Saltuk Beyliği" olarak anıldı (1072).
Bu beylik, önceleri Büyük Selçuklu Devleti'ne tâbi idi, fakat bu devletin zayıflamasından sonra, bağımsızlığını kazandı. Saltuklu Beyliği Kars, Bayburt, Oltu, Trabzon, İspir ve Tercan bölgelerini ele geçirerek gücünü arttırdı. Önce Gürcülerle, sonra Bizanslılarla yaptığı savaşlarda da başarılı sonuçlar elde etti. Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan'la ittifak kurarak kız alıp vermek suretiyle akrabalık kuruldu.
Saltuklu beyleri, bir çok defa Gürcülere karşı savaştılar. Nitekim bunlardan İzzeddin Saltuk bu savaşların birisinde Gürcülere esir düşmüş (1153), öteki Türk beyleri tarafından 10.000 dinar verilmek suretiyle kurtarılmıştır.
İzzeddin Saltuk, 1174'te ölünce yerine oğlu Muhammed Kızıl Arslan geçti. Kızıl Arslan Bey, 1195'te Erzurum önüne kadar gelen Gürcü kuvvetlerini mağlup etti. İzzeddin Saltuk devrinde (1132-1168), Saltuklu Beyliği ülkesi Tercan'dan başlayarak Tâhir Gediği'ne kadar uzanmakta; Erzurum, Bayburd, Avnîk, Micingird, İspir, Oltu gibi şehir ve kasabaları kaplamakta idi. Nâsıreddîn Muhammed (1168-1191)'in ise, Irak Selçuklu sultanı III. Tuğrul'a ve asıl iktidarı elinde tutan Atabeg Kızıl Arslan'a tâbi olduğu anlaşılıyor. Yine onun zamanında Gürcüler Erzurum önüne geldilerse de, bir muhasaraya girişmeden aldıkları ganimetlerle yetinerek geri döndüler. Bu devrin dikkati çeken bir olayı da bu hanedandan Muzaffereddîn Melikşâh adlı Saltuklu beyinin Gürcü kraliçesi Thamara ile evlenmesidir.
XII. yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye Selçukluları ve Eyyûbî Devletleri, Doğu ve Güney-doğu Anadolu'daki beyliklerin varlıklarını tehdide başlamışlardı. O sırada Ulu Hakan olan Melikşah, Anadolu'da birliği korumak için bütün beylikleri itaat altına almak istiyordu. Süleymanşah da onun politikasını takip etti ve 1202'de Erzurum kalesini alarak Saltuklu Beyliği'ne son verdi (1202).
Saltuklular devrinde, Erzurum bölgesi imâr edilmiş ve zenginleşmiş bir durumda idi. Ayrıca bölgenin iktisâdî durumuna da bir canlılık getirmişlerdi. Saltuklulardan zamanımıza kadar bazı eserler de kalmıştır, bunlar Kale Mescidi, Tebsi Minare, Ulu Câmi ile bazı türbelerdir. Ayrıca Tercan'da bulunan Mama Hâtûn kervansarayı ve türbesi de zikre şayan Saltuklu eserlerindendir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:02 pm

Danişmendliler Beyliği (1092-1178)
Anadolu'da fetihlere memur edilen Gazi Ahmed Bey, Türkmenlere hocalık, öğretmenlik yaptığı için "Danişmend" lâkabı ile anılıyordu. Danişmend Gazi Ahmed Bey, Kızılırmak ve Yeşilırmak dolaylarını ele geçirmişti. Emir Danişmend'in Bizanslar ile bir savaşta ölen Battal Gazî (öl. 740)'nin neslinden geldiği söylendiği gibi, onun Anadolu fâtihi Sultan Süleymân b. Kutalmış'ın dayısı olduğu da rivayet edilmektedir. 1086'da Süleymanşah ölünce gücünü arttırdı. I. Kılıçarslan'ın Haçlılarla yaptığı Savaşlara katılarak başarı gösterdi. Antakya Prensi Bohemond'u esir aldı ve Malatya'yı ele geçirdi. Bu prensin serbest bırakılmasını isteyen Kılıçarslan'la arası açıldı ve aralarında savaş çıktı. Bu savaşta Gazi Ahmed Bey yenildi ve 1106'da öldü.
Bu Türkmen hanedanının kuvvet merkezi aslında, Kuzey Anadolu'da Tokat, Amasya ve Sivas çevresinde idi.. Ancak Danişmend'in asıl adının Taylu olduğu ve hocalık yaptığı biliniyor. Buna göre Emîr Danişmend 1080 yılında Sivas'a gelmiş ve hiçbir mukavemetle karşılaşmadan burada yerleşmişti.
Daha sonra Yeşilırmak havzasında fetihlerde bulundu, Niksar'ı muhasara ve zabtetti (1097'den önce). Emîr Danişmend Anadolu'daki emîrler arasında mücadelelerden yararlanarak devletinin hudutlarını genişletmiş, Haçlı Seferleri'nin başlaması ile batıdan gelen bu yeni düşmana karşı çetin mücadelelere katılmıştır. Türkiye Selçuklu sultanı I. Kılıç Arslan, İznik önünde doğuya çekildikten sonra, Haçlılara karşı Emîr Danişmend ve Kapadokya Emîri Hasan ile birleştiler. Bu müttefik Türk ordusu 1 Temmuz 1097'de Darylaeum (Eskişehir) civarında Haçlılara karşı savaşa tutuştu, fakat Türkler ağır kayıplar vererek çekilmek zorunda kaldılar.
Haçlıların ulaşamadıkları yerlerde Danişmendliler faaliyetlerini sürdürdüler ve 1098 yılında Bayburt'u aldılar. 1101yılında muhtelif batılı prenslerin idaresindeki üç büyük Haçlı ordusu peşpeşe Anadolu'ya girdi. Emîr Danişmend, Haçlılara karşı I. Kılıç Arslan ile birleşerek onları perişan etti. Danişmend Gazî bu zaferlerden sonra derhal Malatya'nın üzerine yürüyerek orayı zabtetti (1103). Danişmend Gazî 1106 yılında öldü.
Yerine oğullarından Emîr Gazî geçti. I. Kılıç Arslan ise Danişmend'in ölümünden yararlanarak Malatya'yı ele geçirmişti (1105). Ancak Türkiye Selçuklularının bu üstün durumu I. Kılıç Arslan'ın ölümüne kadar sürdü (1107). Emîr Gazî Selçuklu şehzâdelerinin taht kavgalarına karışmış ve bu şehzâdelerden damadı olan Mes'ûd'u destekleyerek, onun Konya'da sultan olmasını sağlamıştır (1116). Daha sonra 1127'de Kayseri ve Ankara'yı zabtetti. Böylece Emîr Gazî, Sultan Mes'ûd'un arazisi dışında, Fırat'dan Sakarya kaynaklarına kadar uzanan Orta ve Kuzey Anadolu'ya hâkim oluyor ve Danişmendliler Anadolu'daki devletlerin en kudretlisi haline gelyordu.
Emîr Gazî daha sonra Çukurova'ya girerek Ermeni Leon'u itaate mecbur ediyordu (1131). Bizanslılar, Haçlılar ve Ermenilere karşı zaferleriyle Türk-İslâm dünyasında haklı bir şöhret ve hürmet kazandı. Bu sebeple Bağdad Halîfesi el-Müsterşid ve Büyük Selçuklu sultanı Sencer onun "melik" unvanını tasdîk etmişlerdi. Yerine geçen oğlu Melik Muhammed de Haçlılar ve Ermeniler ile savaştı. Melik Muhammed'in ölümü ile (1142), Danişmend Devleti'nin temelleri taht mücadeleleriyle sarsılırken, Anadolu'da üstünlük yavaş yavaş Selçuklulara geçiyordu. Muhammed'in oğulları ile kardeşleri arasında taht mücadeleleri başladı. Kardeşi Yağı-basan Sivas'da kendisine hükümdar ilân ederken, öteki kardeşi Ayn ed-Devle, Elbistan ve Malatya'da aynı yolu takip etmişti. oğlu Zû'n-Nûn ise Kayseri'yi aldı. Böylece bir müddet için Danişmendlilerde birbirine rakip üç şube meydana çıktı.
Danişmendlilerin üçe bölünmesi Türkiye Selçuklu sultanları için bulunmaz bir fırsattı. Bu durumdan yararlananların başında II. Kılıç Arslan geliyordu. O, muhtelif zamanlarda Sivas şubesinin işine karıştı. Nihayet 1169'da Kayseri ve Zamantı'yı zabtetti. Zû'n-Nûn, Suriye'de Atabeg Nûr ed-Dîn Mahmûd'un yardımı ile tekrar Anadolu'ya döndü ve Sivas şehri ile Danişmendli ülkesinde hüküm sürmeğe başladı. Ancak Nûr ed-Dîn Mahmûd'un ölümü II. Kılıç Arslan iyi bir fırsattı. Zû'n-Nûn'u ortadan kaldırmak için önünde artık hiçbir engel kalmamıştı. Derhal harekete geçerek Danişmendlilere ait Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya gibi şehirleri zabtetti (1175). Zû'n-Nûn ise Bizans imparatoruna sığındı. Malatya'da ise 1162'de ölen Zülkarneyn'in üç oğlu arasında anlaşmazlık mevcuttu. Bunlardan Nâsır ed-Dîn Muhammed, bir süre II. Kılıç Arslan'ın vassalı olarak hüküm sürdü.
Daha sonra, II. Kılıç Arslan 1178'de Malatya'ya giderek, Danişmendlilerin burada hüküm süren koluna da son verdi ve böylece Anadolu'nun birliğini sağlamış oldu. Bundan sonra Danişmendli ailesine mensup emîrlerin bir kısmı Selçukluların hizmetine girdiler. Danişmendlilerin XII. yüzyılda yaptıkları câmiler orijinal şekilleri ile zamanımıza kadar gelmemiştir. Onlara ait oldukları tespit edilen birkaç câmi, medrese ve kümbet vardır. Câmilerden; Niksar Ulu Câmii, Kayseri Ulu Câmii, Kayseri Kölük Câmii ve Sivas Ulu Câmii değişiklikler ve ilavelerle zamanımıza kadar gelmiştir. Danişmendlilerden Yağı-basan biri 1151-2'de Tokat'da, öteki 1157-8'de Niksar'da olmak üzere iki medrese yaptırmıştır. Danişmenlilerden zamanımıza altı kümbet (türbe) kalmıştır. Bunlardan hanedanın kurucusu Emîr Danişmend'e nisbet edilen türbe Niksar'dadır ve ötedenberi bir ziyaretgâh kabul edilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:02 pm

Dilmaçoğulları Beyliği
Doğu Anadolu'da kurulmuş olan Türk beyliklerinden birisi de Bitlis ve Erzen'de hüküm sürmüş olan Dilmaçoğullarıdır. Bu beyliğin kurucusu Dilmaçoğlu Mehmed (Muhammed) Bey, Sultan Alp Arslan devrinde Bekçioğlu Afşın, Ahmed-şâh gibi Türkmen emîrleri ile Bizans idaresindeki Anadolu'ya akınlarda bulunuyordu.
Dilmaçoğlu Mehmed Bey Malazgirt savaşına da iştirak etmişti (1071). Daha sonra onu Haleb çevresindeki fetihlere katıldığını görüyoruz. 1085 yılında Diyarbekir alındıktan sonra Bitlis ve Ahlat da Selçuklu kuvvetleri tarafından zapt edilmişti. Bitlis ve havalisi Mehmed Bey'in idaresine bırakılarak ona iktâ (kullanımı verildi) edildi. Bu suretle Dilmaçoğulları Beyliği kurulmuş oldu. Önce Kılıç Arslan'a, onun ölümünden sonra da Ermenşahlar'a (Ahlatşahlar) bağlandı. Togan Arslan daha sonra Artuklulardan İlgazî'ye tâbi olmuş ve bu hükümdarla beraber Haçlılara ve Gürcülere karşı savaşmıştı.
Hüsâmeddîn Kurt zamanında (1137-1143), Irak Selçuklu sultanı Mes'ûd, kardeşi Selçuk-şâh'a Ahlat, Malazgird ve Erzen bölgesini iktâ etmişti 1138 Selçuk-şâh bu bölgeyi tahrip ettiği gibi, halkına da kötü davranmıştı. 1192 yılında Ermenşâhlardan Begtimur Bitlis'i zapt etti. Bundan sonra Dilmaçoğulları Beyliği Erzen ve havalisinde XIV. yüzyılına sonların kadar hüküm sürmüş, muhtemelen Akkoyunlular devrinde tarihe karışmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:03 pm

İzmir Beyliği (1081-1097)

Anadolu'nun fethi sırasında, Malatya dolaylarında faaliyet gösteren Oğuz'un Çavuldur boyundan olduğu sanılan Çakan, İstanbul'da uzunca bir müddet kaldıktan sonra 1081'e doğru İzmir'e gelerek bir beylik kurmuştur.
Bizans İmparatorluğunun zayıf noktalarını iyi bilen Çakan, Foça'yı ve civarını aldıktan sonra 40 parça gemiden kurulu kuvvetli bir donanma yaptırarak Ege Denizi'nde Sakız, Midilli, Sisam, Rodos adalarını zapt etti ve Çanakkale'ye doğru ilerledi. Üzerine gönderilen Bizans donanmalarını birkaç kere mağlûp etti. İstanbul'u ele geçirip İmparator olmak istiyordu.
Kara kuvveti kâfi gelmediği için, Balkanlar üzerinden Trakya'ya doğru ilerleyen Peçenek Türkleri ile işbirliği yaptı. Onlar karadan İstanbul'u baskı altına alırken Çakan Bey de denizden hücuma geçecek ve Bizans başkenti düşürülecekti. Fakat plân başarıya ulaşamadı. Çünkü, İmparator Aleksios Komnenos, Tuna boyundaki Kuman Türkleri'ni Peçenekler üzerine saldırtmış ve aralarında cereyan eden, Meriç kıyısındaki Lebonium Savaşı (Nisan 1091)'nda Peçenekler ağır mağlûbiyete uğramışlardı.
İzmir Beyi Çakan, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan I. tarafından ortadan kaldırıldı (1097). Yine bu sıralarda Efes bölgesinde de çok küçük bir Türkmen beyliği daha görülmektedir ki, başında Tanrıvermiş Bey bulunuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:03 pm

İhşidoğulları Beyliği (935-969)


Mısır ve Suriye'de hüküm süren ikinci Türk hanedanıdır. Kurucusu Muhammed b. Tuğç 882'de Bağdad'da doğdu. Babası Tulunîlerin hizmetinde görev almış, Şam ve Taberiyye valiliği yapmıştı. Bu bakımdan Muhammed devlet idaresi içinde yetişmiş hatta bir süre Taberiyye'den babasına vekâlet etmişti. Muhammed Tulunîlerin yıkılmasından sonra Abbasi Devleti hizmetinde çalıştı.
Bu sırada bazan Mısır'da bazan Suriye'de görev yaptı. O devlet kademelerinde yavaş yavaş yükselmiş ve 933 yılında nüfuzunu bütün Suriye üzerinde yaymıştı, ancak Mısır'a da sahip olmak istiyordu. Öte taraftan Tulunîlerin yıkılmasından sonra Mısır'da ortaya çıkan meseleler burada kuvvetli bir hükümete ihtiyaç gösteriyordu. Mısır, şimdi doğuda ve batıda İslam dünyasının liderliği için çekişen iki devletin ortasında idi. Bağdat'taki Abbasî hükümeti Mısır'da kuvvetli ve kendine güvenen bir devletin bulunmasını uygun görüyordu.
Çünkü Mısır'da hüküm sürecek kuvvetli bir devlet batıdan Fatımîlerin ilerlemesine karşı bir engel olacak ve daha sonra Suriye'de yeni ortaya çıkan Bedevî hanedanlar üzerinde kontrolü elinde tutacaktı. Bu ortamdan faydalanmasını bilen Muhammed b. Tugç, Mısır ve Suriye vergi mütesellimi (müfettişi) el-Fazl b.Cafer el-Furat'tan da kendisine destek buldu. O Suriye'ye ilave olarak Mısır valisi tayin edildi. Nitekim kuvvetli bir ordu ve donanma sayesinde Fustat'a girdi (935).
Böylece Ihşidî Devleti'nin temellerini atarak Mısır'ır karışık durumunu yoluna koydu. Bu arada Ahmed b. Tulun gibi o da kuvvetli bir maliyeci Ebû Bekir Muhammed el-Madârâî ile uğraşmak zorunda kaldı. Ancak Muhammed, mukavemetini kırdığı el-Madarâî'yi hizmetine aldı ve böylece iktisadî meselelerde kendisine kabiliyetli ve etkili bir yardımcı buldu.
Muhammed b. Tuğç'un Abbasî Devleti'yle münasebetleri dostâne idi. Halife Râzî'den Ihşid ünvanını aldı (939) ve kurmuş olduğu devlet İhşidîler adıyla anıldı. İhşid, prens veya hükümdar anlamında Farsça bir ünvandır ve Soğd ile Fergana'nın İranlı hükümdarları tarafından kullanılmıştır.
Muhammed b. Tuğç, çok geçmeden idaresi altındaki eyaletlerden Suriye'yi Abbasî Devleti'nin kudretli emirlerinden Muhammed b. Raika'ya karşı müdafaa etmek zorunda kaldı. İbn-i Râik süratle Suriye'yi ele geçirip Remle'yi almıştı (939). Muhammed b. Tuğç'un öncü kuvvetleriyle yapılan bir çarpışmadan sonra iki taraf anlaştılar. Buna göre Remle ve havalisi kendisine bırakılmak suretiyle Suriye, Taberiyye'den kuzeye kadar İbn Raik'e veriliyordu. Ancak ertesi yıl İbn Raik tekrar harekete geçti.
Muhammed b. Tuğç, el-Ariş'te onu bozguna uğrattı ise de (24 Haziran 940), Laccûn'da baskına uğrayarak mağlup oldu (18 Ağustos 940). Neticede ilk seferki şartlarda yeniden barış yapıldı. Ancak Muhammed ilave olarak İbn Raik'e her yıl 140.000 dinar vermeyi kabul etmişti. İbn Raik'in 942'de Hamdanîler tarafından öldürülmesiyle Muhammed b. Tuğç rahat bir nefes aldı ve bizzat Suriye seferine çıkarak bu ülkede altı ay kaldı. Bu kez ona Suriye'de Hamdanîler rakip olmuştu.
Muhammed, bundan sonra emîr el-ümeralık mevkiini elde etmek için çıkan mücadeleye katıldı ve bu maksatla Rakka'da Halife el-Muttekî ile buluştu (944). Fakat sonra emir el-ümerâ olmak düşüncesinden vazgeçerek Mısır'a döndü. Çok geçmeden Hamdanîlerden Seyf ed-Devle ile mücadeleye başladı. Seyf ed-Devle önce Haleb'i (944), sonra da Şam'ı ele geçirdi (945). Muhammed b. Tuğç Kınnesrîn'de onu yendi fakat kolay yerine getirebilecek barış şartları öne sürdü.
Neticede iki taraf arasında bir barış yapıldı (Ekim-Kasım 945). Buna göre Seyf ed-Devle Suriye'nin kuzey taraflarını muhafaza ve ayrıca bir tahsisat elde edebiliyordu. Muhammed b. Tuğç bu barıştan sonra Şam'a döndü ve orada öldü (24 Haziran 946).
Muhammed b. Tuğç'un ölümünden sonra yerine oğullarından ikisi geçti ise de bunlar sadece birer kukla hükümdar idi. Ihşidîler Devleti'nde asıl iktidar, onun ölümünden biraz önce çocuklar için saltanat naibi olarak tayin ettiği, Nubyalı kölesi Kâfur'un eline geçmişti. Muhammed b. Tuğç'a önce Unucur (? On Uygur) halef oldu. Unucur bir süre sonra arkadaşlarının tahrikine kapılarak Kâfûr'un vesayeti altından kurtulmak istedi ve bu maksatla Remle'ye gitti (954).
Ancak, o bu düşüncesini yerine getiremedi. Son anda annesi ve Kâfur onu yatıştırmaya muvaffak oldular. Unucur'un ölümünden sonra yerine kardeşi Ali geçti (961). Kâfur naiblik görevini muhafaza ediyordu. Bu devirde Suriye tekrar Mısır'ın nüfuzu altına girmişti. Ali'nin 966'da ölümünden sonra Kâfur kendisini Mısır'ın tek hâkimi olarak ilan etti. Bu durum Abbasî Halifesi el-Muti tarafından da tasdik edildi.
Kâfûr'un tek başına hükümeti uzun sürmemiş ve 968'de ölmüştü. Kâfur, naibliği dahil, hüküm sürdüğü devrede Kuzey Afrika kıyıları boyunca ilerleyen Fatımî yayılmasını durdurmuş, Suriye'yi Hamdanîlere karşı başarı ile müdafaa etmişti. Ayrıca onun zenginliği de dillere destan olmuştu. Kâfur'un ölümünden sonra Ali'nin oğlu Ahmed başa geçtiyse de onun zayıf idaresi çok kısa sürdü ve Fatımîler Mısır'ı işgal ederek Ihşidî Devleti'ne son verdiler (969).
Ihşidî hükümdarları da âlim ve sanatkârların hâmisi olmuşlardı. Tarihçilerden İbn el-Dâye, el-Kindî, Abdullah el-Ferganî ile şair Mütenebbi himâye görmüş meşhur şahsiyetlerdi. Ayrıca Ihşidîler mimarî bakımdan da pek parlak olmamakla beraber faaliyet göstermişlerdi. Muhammed b. Tuğç, Ravza adasında "Muhtar" adı verilen bir bahçe, hükümet binası (dar el-imare) yaptırmıştı. Kâfûr ise saraylar, iki cami, bir hastane ve başkentte Kâfûriyye bahçeleri inşa ettirmişti
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:03 pm

Tulunoğulları Beyliği (875-905)


Mısır'da ve Suriye'de kurulan ve Abbasî hilafetine ismen bağlı ilk Müslüman-Türk devletidir. Devletin kurucusu Ahmed, bir Türk askeri idi. Babası Tulun (Tulun: Türkçe'deki dolun, yani dolun aydan gelir) yaklaşık 815-816'da Buhara valisi tarafından Bağdad'a gönderilmişti. Ahmed, Eylül 835'te Bağdad'da doğdu.
O çok iyi askerî ve dinî bir terbiye gördü ve tahsilini Tarsus'ta tamamladı. Daha sonra cesareti sayesinde Halife Mustain'in beğenisini kazandı. Üvey babası Bayıkbeg'in vekili olarak Mısır valiliği yaptı. Ahmed, 15 Eylül 868'de Fuslat'a ulaşmasıyla Tulunîlerin kuruluşu başlıyordu. Ondan önce de Mısır'da Türk valileri görev yapmış, bunlardan Muzâhim b. Hakan'ın devrinde buraya Türk askerleri gelmeye başlamış ve Mısır, Samarra'dan sonra Türklerin ikinci üssü olmuştu.
Ahmed bin Tulun'un Fuslat'a ulaşmasıyla Müslüman Mısır tarihinde yeni bir devir başlıyordu. Ancak o Mısır'da hakimiyeti ele geçirmek ve nüfuzunu bütün ülkeye yaymak istediği zaman bazı engeller ile karşılaştı. Ahmed'in karşılaştığı en büyük güçlük malî hususlarda oldu. Mısır'ın maliyesi bu sırada kuvvetli ve usta bir maliyeci olan Ahmed bin Müdebbir'in elinde idi ve o Ahmed bin Tulun'a muhalefete kalkışmıştı. Ahmed bin Tulun, İbn-i Müdebbir ile dört yıl süreyle yaptığı mücadeleyi kazanmaya ve onu Suriye'ye uzaklaştırmaya muvaffak oldu. Artık Ahmed Mısır'da malî bağımsızlığa da sahipti. Öte taraftan Bayık beg Haziran 870'te öldürülmüş ve Mısır ıkta'ı İbn Tulun'un kayınpederi Yarcuh el-Türkî'ye geçmişti. Yarcuh, damadı İbn Tulun'a Berka ve İskenderiye'nin idaresini de verdi. Böylece bütün Mısır onun hakimiyeti altına girdi.
Yine 870 yılında, Abbasî halifesi, el-Mu'temid oldu. El-Mu'temid tahta geçtikten biraz sonra idarî işlerinin büyük bir kısmını kardeşi el-Muvaffak'a bıraktı. Abbasî halifesi daha sonra 20 Temmuz 875'te oğlu Cafer'i "el-Muvaffız" lakabıyla veliahd tayin etmiş ve batı eyaletlerinin valiliğini ona vermişti. Ondan sonra el-Muvaffak'ı da ikinci veliahdlığa ve doğu eyaletlerinin valiliğine tayin etti. Böylece Mısır, Cafer'in hakimiyeti sahasına giriyordu. Ancak Ahmed b. Tulun, Mısır'da hüküm sürmekte olduğundan burada gerek halîfenin ve gerekse oğlunun sözü geçmemekte idi. El-Muvaffak ise usta idareciliği ve kabiliyeti sayesinde kısa zamanda devlette hakikî hükümdar durumuna gelmişti ve onu Ahmed b. Tulun ile çatışması kaçınılmazdı.
Ahmed b. Tulun, ise bu olaylar olurken Bağdad'a gidecek olan haracı muntazam bir şekilde azaltarak ve sınırlandırarak büyük bir servet toplamıştı. Aynı zamanda o çeşitli fırsatlardan yararlanarak Türk ve Sudanlı esirlerden iyi talim görmüş tam teçhizatlı bir ordu meydana getirdi. Saltanat naibi el-Muvaffak ile Ahmed bin Tulun arasındaki çatışma, el-Muvaffak'ın doğudaki zenci isyanları ve Saftarîler ile uğraşması sebebiyle patlak verdi. El-Muvaffak, kendi hakimiyeti sahasında olmamasına rağmen, bu sırada Mısır hazinesini de kendi imkânları için kullanmak istedi ve İbn Tulun'a elçi göndererek para istedi.
Öte taraftan Halife Mu'temid kardeşi el-Muvaffak'tan korkarak bizzat Ahmed'e mektup yazmış, istenilen paranın kendisine gönderilmesini istemişti. Buna rağmen Ahmed b. Tulun, el-Muvaffak'a 1.200.000 dinar göndererek onunla uzlaşmayı tercih etti. Ancak Muvaffak bu parayı yetersiz bularak daha fazlasını istedi. Ahmed'in bu isteği sert bir şekilde reddetmesi, aradaki anlaşmazlığı şiddetlendirdi. El-Muvaffak bu durumda onu azletmeye karar verdi ve yerine Suriye valisi Amacur'u tayin etti. Fakat bu karar tatbik edilemedi. Amacur el-Türkî 877/878 yılında öldüğü zaman Ahmed b. Tulun kolayca Suriye'yi ele geçiriyordu.
Ancak onun bu zafer sevinci Mısır'da vekil olarak bıraktığı oğlu Abbas'ın isyanıyla yarıda kalmıştı. Abbas, 879 tarihinde Mısır'ı terketmiş ve Berberîleri para kuvvetiyle elde ederek yeni bir devlet kurmak istemişti. Ahmed b. Tulun Mısır'a dönerek bu isyanı bastırdı, artık o Mısır ve Suriye'nin hakimi idi, paralar üzerine Halifeden sonra kendi adını da bastırmıştı. Ahmed b. Tulun ile el-Muvaffak arasında düşmanlık 882'de Tulunîlerin Suriye valisi Lu'lu'nun el-Muvaffak tarafına geçmesiyle son haddine ulaştı. Ahmed, buna karşılık olmak üzere Muvaffak'ın baskısı altında bulunan Halife Mu'temid'i yanına gelmesi için ısrarla davet etti. O belki de Halifenin gelmesiyle saltanat naibliğini ele geçirerek kendi devletini bütün Abbasî imparatorluğu'nun merkezi yapmayı ümid ediyordu.
Neticede Halife, Ahmed b. Tulun'un yanına gitmeye karar vererek Samarra'dan harekete geçti (882 Kasım ayı sonları). Ancak o Musul'a ulaştığı zaman el-Muvaffak'ın emriyle İshak bin Kundacık tarafından Samerra'ya dönmeye mecbur edildi. El-Muvaffak bununla da yetinmedi, Halife'yi İshak b. Kundacık'ı Mısır ve Suriye valisi tayin etmesi için zorladı. Ancak bu tayin hiç bir netice vermedi. Buna karşılık Ahmed de kendisine katılan fakihlerin fetvasıyla Şam'da el-Muvaffak'ın azlini ilan etti. Daha sonra gerek Ahmed ve gerekse el-Muvaffak hakim oldukları ülkelerin minberlerinde birbirlerine lanetler yağdırmakla yetindiler. Nihayet bir süre sonra iki taraf arasında barış görüşmelerinin başladığı sırada, Ahmed b. Tulun kuzey Suriye'ye tertiplediği bir seferde hastalanarak öldü (10 Mayıs 884).
Ahmed b. Tulun'un yerine yirmi yaşındaki oğlu Humareveyh geçti. Büyük oğlu Abbas buna itiraz etti ise de öldürüldü. Öte taraftan Humareveyh'in başa geçmesi, Abbasîler ile Tulunîler arasında yapılan barış görüşmelerinin sona ermesine sebep oldu. Bu sırada daha önce Mısır ve Suriye valisi tayin edilmiş olan İshak b. Kundacık ve Saracoğullarından Diyar-ı Mudar valisi Muhammed el-Afşin birleşmişler ve Humâreveyh'in tecrübesizliğinden yararlanarak onun hakimiyeti altındaki toprakları ele geçirmek için hazırlıklara başlamışlardı. Ayrıca onlar el-Muvaffak'a da müracaat ederek yardımcı kuvvet istediler.
El-Muvaffak bu teklifi siyasetine uygun bularak kabul ve onlara Dımaşk üzerine yürümelerini emretti. Bu emri alan iki kumandan harekete geçerek Haleb, Hıms, Antakya'ya hâkim oldular. Tulunîlerin Dımaşk'daki naibi de onlara iltihak etmiş, sadece Şeyzer şehri Humâreveyh'e bağlılığını sürdürmüştü. Humâreveyh Suriye'deki bu olayları haber aldığı zaman hemen bir ordu gönderdi ise de bu ordu Dımaşk'a hakim oldu ve kışın yaklaşmasıyla bir netice alamadı. Öte taraftan el-Muvaffak da oğlu Ahmed'i iki kumandanla birleşmesi için Suriye'ye göndermişti.
Mısır ordusu bu müttefik kuvvetler karşısında başarılı olamayarak Remle'ye çekilirken Ahmed, Ocak-Şubat 885 tarihinde Dımaşk'a giriyordu. Bu olaylar Humâreveyh'in Mısır'dan bizzat harekete geçmesini gerekli kılmış ve Remle'de beklemeye başlamıştı. Bu sırada İshak ve Muhammed bir anlaşmazlık sebebiyle Ahmed'den ayrıldılar. Bu durumda ordusu oldukça zayıflayan Ahmed ile Humâreveyh, Dımaşk-Remle arasında el-Tavvâhin denilen yerde karşılaştılar (Şubat-Mart 885). Humâreveyh gençliği ve tecrübesizliği sebebiyle daha başlangıçta savaş meydanını terketti.
Abbasî ordusu bu durumda Mısır ordugâhını yağmalamaya başladı. Ancak Humareveyh'in çekildiğinden haberi olmayan Mısır ordusundan Sa'd el-Aysar pusuda bulunan birlikleriyle Ahmed'in kuvvetlerine saldırdı. Bu kez kaçma sırası Ahmed de idi, geride ağır kayıplar ve esirler bırakarak savaş meydanını terketti. Humareveyh bundan sonra Suriye, Sugur(uc) şehirleri ve Musul'a hakim oldu. El-Muvaffak, el-Tavvahîn yenilgisiyle artık Mısır'a sahip olamayacağını anlamıştı. Bu nedenle Humareveyh ile bir barış yapmak zorunda kaldı. İki taraf arasındaki barışa göre (886), Humareveyh, Mısır, Suriye ve Anadolu hudud bölgelerinde otuz yıl süreyle vali olarak tanınıyordu. Buna karşılık o yılda 300.000 dinar vergi ödeyecekti. Ancak bu miktar daha önce Ahmed b. Tulun tarafından sadece Mısır için ödenmişti.
Öte taraftan İshak b. Kundacık ile Muhammed el-Afşin arasındaki iyi münasebetler bozulmuş, bu iki kumandan birbirlerinin topraklarına göz dikmişlerdi. Muhammed el-Afşin, Humareveyh'e yanaşarak onunla birleşti. Ancak bu ittifak bir yıl kadar sürmüştü. İshak, Humareveyh ile anlaşmanın kendisi için daha yararlı olduğunu anlamış ve bunu da gerçekleştirmişti. Buna mukabil Muhammed el-Afşin Dımaşk'ı zaptetmek için harekete geçti. Humâreveyh ile Muhammed'in orduları Dımaşk yakınında Senîyet el-U'kab mevkiinde karşılaştı (Mayıs-Haziran 888).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
Rocky_Balboa
Administrator
Administrator
Rocky_Balboa


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 25/01/08

İmparatorluk Öncesi Osmanlı Empty
MesajKonu: Geri: İmparatorluk Öncesi Osmanlı   İmparatorluk Öncesi Osmanlı Icon_minitimeÇarş. Ocak 30, 2008 4:03 pm

Türklerin Ana yurdu
Türklerin Tarih sahnesine ilk çıktıkları bölge, yani Türklerin ana yurdu üzerine çeşitli görüşler vardır. Maddî kültür unsurları, dil hususiyetleri ya da tarihî realite bakımından konuyu değerlendiren bilim adamları, Orta Asya'daki çeşitli kültür çevrelerini Türklerin ana yurdu olarak kabul ederler. Esas itibariyle, bu yöndeki ilk çalışmalar batılı bilim adamları tarafından ortaya konmuştur. Gerçekte XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında başlatılan araştırmalarla, batı kendi tarihinin köklerini aramaya koyulmuş, fakat neticede, hiç hesaba katmadıkları bir milletin yani Türklerin, kendilerine has kültür ve medeniyetleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Bu gerçek karşısında, batılı bilim adamları yoğun çalışmalarda bulunmuşlar ve Türklerin tarih sahnesine çıktıkları yer ve zaman hususunda çeşitli nazariyeler sunmuşlardır. J. Klaproth (1824), J. Von Hammer (1832), W. Schott (1836), M.A. Castren (1856), A. Vambery (1885) ve E. Oberhummer (1912) gibi ilk âlimler Altaylar ve çevresini Türklerin ana yurdu olarak gösterirken, W. Koppers (1937), W. Radloff (1891), G.J. Ramstedt (1928), L.Ligeti (1940) ve K.H. Menges (1968) gibi dilci ve tarihçiler Altaylar'ın doğusu ve Kadırgan Dağlarına kadar olan bölgelerde Türk ana yurdunu aramışlardır ve bu görüşü ünlü Türkolog Barthold da desteklemektedir.

J. Strzygowsky (1935), O. Menghin (1937), İ. Zichy gibi sanat ve kültür tarihçileri ise Altaylardan Urallar'a kadar uzanan sahaya sıcak bakmışlardır1. Bu görüşleri değerlendirerek ana yurdun coğrafî sınırlarını tespit etmek mümkündür. Ancak araştırmalarda belirtilen ve arkeolojik bulguların yer aldığı daha belirli ve dar bir bölgeyi ana yurt olarak tespit etmek ve kabullenmek hem zor hem de sakıncalıdır. Çünkü dinamik ve hareketli bir kavim olan Türkler, en eski devirlerden itibaren geniş bir alana yayılmışlar ve kültürlerini buralara ***ürmüşlerdir. Atı ehlileştirerek âdeta onunla bütünleşen Türkler, konar-göçer yaşantılarını bozkır coğrafyasında hâkim kılmıştır. Bu sebeple daha geniş çerçevede düşünülecek olursa, Türklerin ana yurdu Orta Asya bozkırlarıdır, Orta Asya'nın sınırları doğuda ****** gölünden Batıda Hazar ve Ural dağlarına; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde Tanrı dağları ve Gobi çölüne uzanmaktadır. Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı ise Türkistan'dır. Türkistan'da Konar göçer bozkır medeniyetinin M.Ö. devirlere giden pek çok kültür çevresi yer alır. Sovyet İmparatorluğu'nun dağılmasıyla istiklâllerini kazanan Türkistan'daki Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarına ait topraklarda yapılacak incelemeler Türklerin tarih sahnesine çıkışlarına dair yeni belge ve bulguları, elbette ki, gün yüzüne çıkaracaktır. Dolayısıyla Türk ana yurdunu Orta Asya'da dar bir bölgeye sıkıştırmak hem tarih ve kültür birliğini muhafaza etmek hem de ilmî gerçekler açısından doğru değildir. Nitekim aşağıda gösterilen Türk kültür çevrelerinin zenginliği de buna delâlet eder.

Ana yurtta yer alan ilk kültür çevreleri: Arkeolojik kazılar ve araştırmalar Orta Asya medeniyetininM.Ö. V. bine kadar uzandığını göstermektedir. Batı Türkistan'da, bugünkü Aşkabat çevresinde yapılan kazılarda, M.Ö.V. bine ulaşan yerleşme merkezleri bulunmuştur. Anav kültürü olarak bilinen bu medeniyetin kimlere ait olduğu kesinlik kazanmamış ise de Türklerin bu bölgedeki varlıklarının ilk izlerini yansıtabileceği düşünülen ipuçlarını vermesi açısından Anav önemli bir merkezdir .

Proto-Türklere ait olduğu hemen hemen aşikar olan ilk kültür çevresi Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında yer almaktadır. M.Ö. III. bin başlarına ait bu eski kültüre Afanasyevo kültürü denilmektedir. Bu kültürün en büyük özelliği Türk sosyal hayatının ilk örneğini yansıtmasıdır. Bu kültürde atın ehlileştirildiği ve koyun beslendiği görülmektedir. Ayrıca toprak kaplar, bakır ve tunçtan yapılmış çeşitli silâh ve süs eşyaları da bulunmuştur.

Bu kültürün devamı olan Andronovo kültürü ise Altaylardan, Ural dağları-Aral gölü çevresine kadar yayılmıştır. (M.Ö.1700-1200). Bu kültürde tunçtan ve altından eşya yapımının geliştiği bilinmektedir. Andronovo kültürü özelliklerini yansıtan diğer bir kültür ise Yenisey-İrtiş çevresinde yer alan Karasuk kültürüdür (M. Ö.1300-800). Tuva ve Abakan bozkırları ile ****** gölü havzasında bulunan hayvan figürlü kaplar ve silâhlar bu kültürlerde benzerlik gösterir.

Karasuk kültürünün en büyük özelliği demirin işlenip, silâh yapımında kullanıldığı ilk kültür olmasıdır. Bu kültür çevresinde insanlar keçe çadırlarda yaşayıp, tekerlekli arabalar kullanıyorlardı. Minusinsk ve Abakan bölgesinden Altaylara uzanan bölgede Tagar kültürü olarak bilinen ve M.Ö.700'e tarihlenen buluntularda demir işçiliğinin nadir örnekleri yer almaktaydı. Ayrıca M.Ö. 3.yüzyıla ait, Orhun ve Selenga boylarına değin uzanan Pazırık kültürü, binlerce yıllık Türk kültürünün Hun çağına nasıl ulaştığını gösterir. Bütün bu buluntular Türk coğrafyasının tabiî sınırlarını tespit etmek açısından da büyük bir öneme sahiptir.

Orta Asya'daki Türk kültür çevrelerinde, kurganlarda bulunan bazı eşyalar, Türklerin çok eski zamanlardan beri konar göçer hayata has bir kültür geliştirdiklerini aşikâr kılar. Av ve savaş aletleri, demir ve deriden çeşitli eşyalar ve at ile kurt ağırlıklı hayvan figürlü kaplar, bu yaşayışın temel hususiyetlerini bizlere gösterir. Nitekim Türklere ait menşe efsaneleri ve Ergenekon Destanı gibi mitolojik olaylarda da bu motifler ön plândadır. Dolayısıyla, maddî buluntular ve Türk mitolojisi, Türklerin tarih sahnesine çıktığı yer ve zaman hususunda tamamen uygunluk arz etmektedir.

Yukarıda belirtmeye çalıştığımız bu büyük coğrafyada yaşayan Türk devlet ve topluluklarının varlığı, aynı zamanda onların büyük bir tarihe ve kültüre de sahip olduklarının açık bir delilidir. Her ne kadar yaşanılan topraklar çok geniş ve dağınık gibi görünüyorsa da, aslında bütün Türk kavim ve topluluklarını birbirine bağlayan ortak bir tarih ve kültür daima var olmuştur. Dolayısıyla, Türk tarihini bir bütünlük içerisinde ele almak ve değerlendirmek şarttır. Bu açıdan değerlendirildiğinde kurulan her Türk devleti birbirinin devamından ibarettir. Ayrı coğrafya veya zamanda ortaya çıkmış olsalar veya ayrı medeniyet dairesinde yer alsalar bile, Türk tarihinin, anlayışının ve yaşayışının ortak değerlere sahip olduğu unutulmamalıdır.

Nitekim Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı forsunda ifade edilen ortadaki güneş (Türkiye Cumhuriyeti) ve çevresinde halka oluşturan 16 yıldız (tarihte kurulmuş olan Türk devletleri), bu birliği sembolize etmektedir. Elbette Türklerin kurduğu devlet sayısı 16 değildir. Türkler tarih boyunca irili ufaklı yüzü aşkın devlet kurmuştur. Hatta cumhurbaşkanlığı forsunda belirtilen Türk devletlerine ait bazı bayraklar, tarihî kayıtlarda geçen bazı işaretlerden yola çıkılarak çizilmiş, sembolik bayraklardır. Ancak asıl önemli olan husus bu devlet ve bayraklarla ifade edilen "tarih ve kültür birliği"nin devletimiz tarafından resmen kabul ve teyit edilmesidir. Aşağıda, aralarında 16 Türk devletinin bulunduğu, tarihî silsile içerisine yaşamış ilk Türk devletleri ve toplulukları özetlenmiştir.

Burada unutulan önemli bir Türk Devleti ise Şah İsmail tarafından kurulan İran Safavi Devletidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://roketforum.yetkin-forum.com
 
İmparatorluk Öncesi Osmanlı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Biz Bize :: Tarih Bölümü-
Buraya geçin: